4 Nisan 2012 Çarşamba
Umman Gezi Notları
Geçen sene şubat ayıydı gezimizi yaptığımızda. Burdan da söylemiştim.
Döndükten kısa bir süre sonra belki de çok kısa değildir ama ben o kadar çalışkan bir blogger olmadığım için tam benim notlarımı paylaşacağım sıralarda blogspot ülkemde yasaklandı.
Aylar sonra yasak kalktığında zaten yazma hevesim çooktan kaçmıştı anca kendime geliyorum ki aklıma geldi Umman gezisini tamamen unutmadan notlarımı buraya düşeyim. Allahtan fotoğraflar ve minik defterime aldığım seyyah notlarım var.
Öncelikle niye Umman diye düşünenler olabilir. Avrupa'da bir ülke olabilirdi diyenler varsa ya da illa bir Arap ülkesine gidecektiysen daha popüler bir ülke olan Dubai'ye gitseydin diyebilirsiniz.
Haklısınız daha popüler o yüzden de çok cazip gelmedi bize. Tabi ki oraya da gitmek isterim. Fakat Arap ülkesi olsun ve orjinal dokusunu koruyan hem de güvenle gezebileceğimiz bir ülke olsun istedik. Avrupa'daki hemen her ülke birbirine çok benziyor. Tabi ki isterim hepsini ayrı ayrı gezmeyi ama ilk önce ne kadar farklı kültür görürsek o kadar iyi diye düşünüyoruz. Norveç, İspanya, İngiltere, Hollanda bu sırayla en çok görmek istediğim Avrupa ülkeleri. Fakat dediğim gibi aynı kültür olduğu için sanırım, çok çok süpriz beklemiyorum. Belki İspanya'da Endülüs farklı olabilir.
Henüz Avrupa'ya gitmemişler için bence İtalya ile başlamak en doğru tercih. Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Almanya'yı görmüş biri olarak söylüyorum. İtalya bana avrupanın kalbi gibi geldi. Kültür bakımından tabi ki. Belki görmediğim başka bir ülkeyi görseydim orası için böyle derdim. Sonuçta bu işin otoritesi değiliz :)
Neyse Umman'a dönelim. Uzun bir yazı olacağa benziyor ve bol fotoğraflı.
Mübaret 14 şubat haftasında gittik, çok romantik bir çift olduğumuzdan değil tabi ki o zaman ayarlaya bildik. -Eyvah daha baştan geyiğe sardım-
19:40'da kalkan uçak 23:55'te indi. Yerel saate göre yaklaşık gece yarısı 02'ye tekabül ediyordu. Şubat sonunda 2 yaşını dolduracak minik adam arıza çıkarmadı zira uçuş akşam olunca uyudu, bu da en güzeli oldu.
Otele varıp yatmamız neredeyse 5'i buldu. (Oteli çok beğenmedik. Hemen söyleyeyim. Denize yakın oluşu iyiydi. Ama deniz manzarası filan yok. Ama hizmeti, kahvaltısı çok çok vasat. Kalınırsa fiyatı ve denize yakınlığından dolayı kalınır. Temizliği de fena değildi. (Daha önce gezi notlarımı okuyanlar belki bilir ben otel yorumları paylaşıyorum. Zira ben giderken yaptığım araştırmalarda otel siteri dışında yorum bulamıyorum.O yorumlarda da genellikle Türklerin yorumları yer almıyor. Milliyetçilikten değil :)) Bizim dikkat ettiğimize diğer toplumlar dikkat etmeyebiliyor ya da temizlik anlayışlarımız çok farklı olabiliyor, gibi gibi))
Sadece 4,5 saat uyuyup denize gittik hemen. İlk gün keşif günü. Denizi çok beğendik ama oldukça dalgalı geldi.
Muscat zenginlikle güzelleşmiş ama ana hatlarını da kaybetmemiş bir şehir. Tertemiz. Tahmin edeceğiniz gibi heryer yeşillik. Az ilerde çöl yok sanki.
Denizden gelip şehir turuna başladık ve eski Muscat'daki Kalbuh Park'a gittik.
Umman'lılar içlerinde nasıl şeyler olduğunu çok merak ettiğim paket paket yemeği taşıyorlardı parka. Gidecek olan olursa aklında olsun bu parkta tuvalet berbat :)
Her gelenin uğrayacağı Mutrah Suq'u gezdik.
Burası bizim Kapalı Çarşının mini miniciği. Öyle bir ziplenmiş ki bazı yerlerde dükkan aralarından iki kişi zor geçer.
Burdan oğluma bütün Ummanlı erkeklerin giydiği beyaz elbiseden aldık. Babasına da Ummanlıların sarığından.
Civarı gezip acıkınca soluğu Bin Ateeq Restaurant For OmaniFood'da aldık.
Oda oda ayrılmış bir restaurant. Odada minderler ve bir sehpada televizyon var. Etraf çok temiz olmasa yemekleri denenmeli. Geleneksel Umman yemekleri yemek isterseniz.
Umman'da esas yaşam hava kararınca başlıyor. Kışın gitmiş olsak da sıcak hava gece serinleyince Ummanlılar caddeleri cafeleri dolduruyorlar. Nargile kokuları birbirine karışıyor. Televizyonda ise açık saçık klipler gayet rahat izleniyor. Herhangi bir baskı yok. Hanımlar gece tek başlarına bulunabiliyor. Güvenli de aynı zamanda. Dükkanlarda çalışan satıcılar, çay bahçelerindeki garsonlar hep Hindistanlılar. Kendileri zengin adamların bu işleri de Hintlilere bırakmışlar :)
İşte biz de ilk gece otele yakın, deniz kenarındaki bir çay bahçesine gittik.
Ertesi sabah yine sahile gittik. Ömercik bol bol suyla oynadı. Çimenlerde koştu. Deniz dalgalı hava da rüzgarlı olunca, önceki yaz da aynı böyle bir hava da denizden odaya gidene kadar üşütüp hasta olduğum için tekrar gurbet ellerde aynısı yaşarım diye korkup denizde yüzemedim.
Öğleden sonra Sidab bölgesindeki Al Bustan Palace InterContinental Hotel'e gittik. Tabi ki sadece gezmeye.
Çölde bir vaha gibi hatta serap gibi geldi bana bu otel.
Plaj kısmına dışardan kimseyi almıyorlar. Biz de buna sinirlenip çay dahi içmden çıktık. (Yok yok kızmadık, sadece vakit kaybetmek istemedik.)
Müslüman memleketi malum sık sık cami var ama camilerde bayanların namaz kılması sorun. Zira her camide bayan bölümü yok. Ya da kapalı. Böyle olunca bayanlar bölümü olan cami aramak zorunda kalıyorsun. Sokakta da kılamazsın ki cami olan memlekette.
Akşam üzeri uzun arayışlar sonucu meşhur Kargeen Cafe'yi bulduk.
Bulmamız ayrı dert yemeğimizi getirtebilmemiz ayrı dertti.
Kafeyi çok beğensek de hizmet kısmı biraz eksik.
Festival zamanına denk gelmiştik şans eseri. Gece Al Qurm Natural Park'a gittik.
Acayip kalabalıktı. Arabayı park etmek bile zor oldu. (Araba kiraladığımızı söylemeyi unuttum dimiii, benzinin sudan daha ucuz olduğu bir ülkede tabi ki araba kiralanır. Gerçekten sudan ucuz!!! Ne acı. Bizim taraftan bakınca da acı ama esas o taraf için daha acı. Zira benzin içilmez. Acı yavv!)
Festivalde eski yaşantılarını canlandıranlar, halka halka olmuş şarkı söyleyip dans edenler, büyücü tipli korkunç kadınlar, umman helvası karıştıranlar vardı. Gitmeden önce merak etmiştim. Ama yiyemedim. Kötü bir tadı var. Pelte gibi birşey.
Parkın içinde büyükçe bir havuz (daha ziyade gölet) yer alıyor. Festival için Çin'den bir ekip bu havuzun içinden gösteriler yaparak geçiyordu. Çok gürültülü geldi bize. Ama festival dediğin de gürültülü olur herhalde.
Biz gittiğimiz sıralarda Arap ülkelerinde karışıklıklar başlamıştı. Bu kadar eğlenen insanın olduğu ülkede pek bir şey olmaz diye düşündük.
Biz döndükten birkaç gün sonra ufak bir hadise dışında da Umman'dan bu tip bir haber gelmedi. Sultanlarını çok seviyor görünüyorlardı.
Ertesi sabah yine sahile gittik. Yine dalgalı bir deniz izledik. Öğle vaktinde Al Sultan Qaboos Grand Camii'de idik. (Qaboos -Kabus- bu sultanlarının adı)
Fakat caminin içini gezemedik. Sadece ibadet için giriliyordu. Bayanlar için olan kısım tamamen ayrı bir yer olduğu için esas görmeye değer olan kısmını göremedim. Turistler için sanırım saat 11'de açıyorlardı.
Eski Muscat'ı gezdik. Sultanın sarayının olduğu bölgeyi gezdik.
Umman'ın simgesi hançar.
Eski şehrin kapısına müze yapmışlar. Gate Museum, kapalıydı. Gözetleme kulesi kapalıydı. Sanırım günlerden cumartesi olduğu için.
Açlık durumları için Cafe Ceramique'e gittik. Bir tane de Türkiye'ye mi açsak dedik.
Kapısında Sultanın kocaman resmi Al Araimi Complex'e gittik. Geceleme otelimizde :))
Ertesi gün yani son günümüz otelden çıkışımızı yaptırıp son kez sahili görelim istedik. Tahmin edin deniz nasıldı?
Çarşaf gibi!! Biz giremeyeceğiz ya, harika bir okyanus bize 'nanik' yapıyordu. Sağlık olsun deyip yola koyulduk. Esas gezilecek yeri sona saklamıştık: Nizwa.
Ama önce benim de görmem için büyük camiye tekrar gittik. Arabayı park ederken genç bir çocuk bizimle ilgilendi. Nasıl turist gördüyse bizi Amerikalı sanmış. Muscat'ta üniversitede okuyormuş. Bizi caminin kütüphanesine götürdü. Çok hoş oldu. Fakat oyalanıyoruz diye çocuğa çaktırmadan bıdı bıdı ettim tabi ki.
Daha sonra ben caminin içine girdim.
Turistlerin girebildiği yer çok kısıtlı ve yerde ilave bir örtü var. Çok iyi bir fikir bence. Zira ayakkabısını çıkarsa da ayakları ya da çorapları da cami halısına deymemesi gereken turistler olabiliyor.
Derken yola koyulduk ve saat 1 olmadan Nizwa'ya varabildik.
Çook güzel, büyükçe bir kalesi var.
Burçlarına çıkmak ölüm. İncecik merdiven ve hiç bitmeyecekmişcesine yüksek. Ama genç olduğum için bir çırpıda çıkıverdim :) İhtiyar kocam da oğlanla aşağıda kaldı.
Kalenin içi bir nevi müze.
Pazar günü olması sebebiyle çoğu dükkanın kapalı olduğu eski bir çarşısı var.
Dönüşte Al Hoota Cave'e uğradık. Mağarayı gezmek için sıramızı beklerken birşeyler atıştırdık.
5 kilometrelik nehir boyunca devam eden mağaranın 800 metresini ziyarete açmışlar. İçerde fotoğraf çekmek yasak. Hoş çekecek de halim yoktu ya. Şöyle ki mağaranın içine girene kadar 200 metre kadar yürüdük. Oğlan babasının kucağında. Daha sonra 800 metre de içerde kucakta. 14 kilo taşınıyor kolay değil.
Mağaranın içinde zemine zarar vermeyecek teknikte yollar yapılmış fakat bana tehlikeli geliyor. Babasının kolu dayanamaz da oğlum düşer diye nasıl gezdim bilmiyorum, o mağaradan çıkar çıkmaz derin bir Ohhh çektim. Küçük çocukla gidilmezmiş girince öğrendim. Onun dışında içersi harikaydı. Ürpertici fakat çok güzel. Nehirde yüzen minik balıklar, yarasalar, sarkıtlar, dikitler ve müthiş bir yükseklik, boşluk. Sanki koca dağın içi bomboş gibi.
Geri Muscat'a döndüğümüzde uçak saatine daha çok vardı. Akşam yemeği için çok beğendiğimiz Kargeen Caffe'ye gittik. Burda hayatın gece yaşandığına birkez daha tanık olduk. Bu kafeye daha önceki gelişimiz hafta içi ve akşam üzeri idi son gelişimiz ise pazar gecesi olunca arada dağlar kadar fark vardı. Tenhayken huzur dolu bir bahçeydi kalabalıkken eğlenceli bir kafeye dönüşmüştü.
Havaalanında beklerken oğluşum dayanamamış babasının omzunda bayılmıştı.
Ve bir gezi böyle sonlanmıştı..
Etiketler:
Al Hoota Cave,
Bebekle Gezi,
Çocukla Gezi,
Gezi,
Muscat,
Nizwa,
Umman
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
harika resimler.. resmen içim gitti oralarda olmak için..
hep cok merak ettıgım bır yerdı cok tesekkurler gezmıs kadar oldum ıyı kı yazdın:)
Sevgi, güzel bir ülke gerçekten inşallah siz de gidersiniz.
Esra, teşekkürler..
genç !!ve güzel arkadaşım ne güzel bir gezi yapmışsınız.yaşlanmadan -e tabi daha çoook var:)yine güzel gezilere katılır ve bizimlede paylaşırsınız umarım.
Nuraycım, o genç'ten sonraki '!!' lere bir anlam veremedim.
Ama teşekkür ederim. İnşallah canım..
Gezmiş kadar oldum.. Keske her yıl bir ülke gezebilsek.. Bizim tatilimiz turkiyeye oluyor)Paylaşımın icin saOlasın..
Günlükcüğüm yurt dışında yaşayınca Türkiye gezilecek en güzel yer oluyordur. O özlemle..
gercekten tum avrupa ulkeleri birbirinize benziyor.umman cok guzelmis.
Alti sene Muskat da yasamis birisi olarak oralari tekrar gormek cok iyi geldi, Allah razi olsun arkadasim, cok sasirdim:))
Çok şanslısınız..:) Ayna programında seyretmiştim çok güzel bir yer..
selam ve dua ile..
Yorum Gönder