28 Mart 2012 Çarşamba

Etçi, Otçu, Sucu ve Yatıcı


Dün akşam oğlum uykulu uykulu hayvanlarıyla oynamak istedi.

Kendi kendine oynarken etçileri (etçilleri) ayırmış, otçuları da (kediler de otçul!!).
Hayvanların kutusu ise çekiç ağızlı köpek balığının havuzu. Onun hakkında konuşurken ben acele edip o da "etçil annecim" dedim.
"Hem etçi hem sucu" dedi. "Su içiyo hüp hüp." dedi :))

Ayakları genellikle bozuk olduğu için devrilmiş zürafasını göstererek, "Annecim zürafan yıkılmış" dedim.
"O yatıcı" dedi :)

24 Mart 2012 Cumartesi

Ve tatil biter


Minnakla birlikte olmak çok güzeldi. (Minnak diyorum ama o artık koca bir adam :P Fotoğrafsa 2010'un ağustosuna ait.)
Hiç de sıkılmadım.

Çalışmasam mı diyorum gene ara ara.
Bu mu kolay o mu?
Kolay olan mı seçilmeli yoksa boşu boşuna zora mı talip olunmalı!?

Çok da işime yaramayan iş hayatı yerine işime yarayacak işler yapabileceğim ev hayatına geçiş yapasım geliyor bazı bazı. Üstelik Ömerim bu kadar tatlıyken, kartlaşmamışken..

Niye bu koşturmaca...

Daha dingin ve daha huzurlu olmak mümkün mü maaşlı işimi bırakırsam?
Yoksa bugünümü arar mıyım diye korkuyorum..

Bu konu daha çook su götürür. Allah en doğruyu nasip etsin.

Bu hafta aldığım acı haberle hayatın ne kadar boş olduğunu yeniden unutacağımı bile bile hissettim. Haberi tahmin edersiniz..

Ateş mi.. Onu da tahmin edersiniz..

Bizim aklımızın bir köşesinde ve içimiz buruk ve gözümüz buğulu olsa da ateşin düştüğü yerde akıldan hiç çıkmıyor, içler bir daha eskisi gibi olamayacak ve gözlerdeki yaş kurumuyor.

Allahım sabır ver...
En zoru bu işte, evlat acısı!!

20 Mart 2012 Salı

Ehli Keyf

Bizim bakıcıya yıllık izin verince benim de iş yerinden izin almam gerekti. Malum bıdığa bakmak lazım..

Bakıcı diyorum ama bilen var bilmeyen var; kendisi annem olur :)

Memleketini özledi kadıncağız. Memleketi ve içindekiler de onu özlemişti. İyi gelecek iki tarafa da inşallah..

Oğluşumla evde vakit geçirmek çok güzel. Bir süre böyle kalabilirim.

Ne yapıyoruz; sabahın köründe kalkıyoruz. Babamıza kahvaltı hazırlayıp biz de onla yapmaya çalışıyoruz. Kahvaltıdan sonra oyun, kurabiye, yemek yapıyoruz. Sonra dışarı çıkıyoruz. Öğlen erkenden uyuyoruz. Aslında havalar çok güzel, daha çok dışarda kalabiliriz ama 2 haftadır geçmeyen öksürük sebebiyle çekiniyorum. Terler soğur daha kötü olur diye...

Bugün o uyuyunca keyif yapayım dedim. Yıllar var ki adam gibi TV izleyemiyorum. Çok da lazım değil ama, eski günlerin hatrına hasret gidermek istedim. Yemeğimi TV karşısında yedim. Sonra türk kahvesi yapıp geçtim karşısına.

Bu arada oğlum da uyandı. Eh buna da şükür. Arkası yarın deyip kapattık.

Ev hanımı olmak ne güzel!!!

15 Mart 2012 Perşembe

İş kıran şirin Fetih'e gidebildi..


Geç hafta içi eşimle planlı programlı iş kırma eylemi gerçekleştirdik. Mazeret izinlerimiz var canım!

Ve soluğu sinemada aldık.

Forum İstanbul'un sinemasına gittik ve koltuklarının hiç de rahat olmadığını buraya not edeyim ki daha sonra sinema tercihlerimde hatırlatıcı olsun.

Film genel olarak güzeldi bence.

Ama insan, çağ açıp çağ kapayan 'Fetih' böyle mi anlatılır demeden edemiyor.

Ulubatlı "Kutlu asker" olmak için değil de sevgilisinin öcünü almak için burca sancağı dikiyor sanki. Şehid olurken kızla bakışıyor. Hadi bakışsın ama o son hamleyle sancağı dikme sahnesinde "Ya Allah!" demesini bekliyorsun.

Filmde İstanbul'un manevi Fatih'i olan Akşemseddin öyle komik bir tip ki! Sanki komedi filminin setinden yanlışlıkla Fetih sahnesine girmiş gibi.
Akşemseddin'i kaynaklar köse olarak söylüyor bu filmde bembeyaz sakallı bir dede. (Gerçi o dönemi tasvir eden resimlerde de filmdeki gibi gür sakallı biri olarak çizilmiş. Ama keşke film aslındakini canlandırsaymış.)

Hele bir "Yetiş ya fakih Ahmet!" hadisesi var ki ayrı bir yazı konusu, dahi film konusudur. Fetih filmde yer alsa fevkalade olurdu.

Fatih atında ilerliyor Akşemseddin ardından koşuyor :) Halbuki biz şöyle biliyoruz; Fetihten sonra Bizans halkı sultana çiçekler hediyeler sunmak için bekleşiyorlar. Akşemseddin'i heybetli duruşu ve vakarı yüzünden sultan sanıp ona uzatıyorlar. Akşemseddin ise Fatih Sultan Mehmedi işaret ederek sultanın kendisi olmadığını söylüyor. Fatih ise "Sultan Mehmed benim fakat O benim hocamdır. Siz çiçekleri O'na verin." diyor.
Filmdeki gibi komik biri olsa hiç sultan sanılır mıydı? Ya da Fatih mürşidinin yanında atla gidiyor olsa Akşemseddin gene sultan sanılır mıydı!?

Fatih'in eşi pek tabi ki dekolteli:) Başka türlü saray tasavvur edemiyor bu filmciler sanırım.
Harem'de filan gezdiriyorlar bu kadınları hadi neyse de, sarayda başka erkeklerin yanında da bağrı bağırsağı açık geziyor hatun kişi.

Filme göre Fatih'e babası 2.Murat hiç sevgi göstermemiş. Yani sünnete uymayan bir baba imiş koca padişah!! Sizce böyle sevgisiz bir ortamda yetişen çocuk 'FATİH' olabilir mi!!?

Tüm bunlara rağmen izlemeye değer diye düşünüyorum. Daha iyilerine vesile olur inşallah. Şanlı tarihimizin her zerresinden nice kahramanlık hikayeleri, nice film senaryoları çıkar.

8 Mart 2012 Perşembe

Duygulandıysan arkana bak!!

Dün akşam oğlum yatak odasındaki 1 yaş fatografını göstererek "Bebek mi o?" diye sordu.

"Hayır annecim..Biraz küçüktün. Şimdi büyüdün.." filan derken gözümden yaşlar süzüldü. (hassas bir anımdı sanırım)

"Üzüldün mü" diye sordu.

"Hayır duygulandım" dedim.

Tuttu kafamı aksi tarafa çevirmeye başladı. "Arkana bak arkana" diyor.

"Niyeee"

Resime bakıp ağlamayayım diye...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...