17 Ağustos 2012 Cuma

Soğuk Şerbetli Revani


Bugün iş yerinde çoook rahat olmamızı fırsat bilip bayram öncesi blogu tatlandırayım dedim.
Uzun günlerin neticesi sanırım bu ramazan, blogu yemek bloguna çevirdim gitti. Olmuşken bir de tatlımız olsun dimi ama..

Soğuk şerbetli oluşundan dolayı asla yakmayan çok hafif bir tatlı oldu.
Tarife geçiyorum.

Malzemeler:
3 yumurta
1 kahve fincanı yoğurt
4 kahve fincanı şeker
4-5 kahve fincanı un
1 kahve fincanı irmik
1 paket kabartma tozu
4-5 damla limon yağı
 
Şerbeti için:
2 su bardağıdan biraz az şeker
3,5 su bardağı su

Hazırlanması:
Önce şerbeti için 3,5 su bardağı suyun içine 2 su bardağından biraz az şekeri ilave edelim ki kek hazır olana kadar şerbette hazır olsun. Su kaynatılmayacak oda sıcaklığında olacak.
Daha sonra keke geçiyoruz.
  • Yumurtaları şekerle uzun uzun çırpıyoruz. Yoğurt ilave edilip çırpılmaya devam ediyoruz.
  • Unu ve kabartma tozunu ilave edilip çırpıyoruz.
  • İrmiği de eklenip karışırıyoruz.
  • Yağlanmış fırın tepsisine döküyoruz. 170 derece fırında 30 dk kızarana kadar pişiriyoruz. Kontrol ediyoruz zira pişmesi süresi fırından fırına değişebilir.
  • Pişirdiğimiz keki fırından çıkarıp 5-10 dk kadar bekletiyoruz. Ve ardından şerbeti döküyoruz.
Afiyet olsun..

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bayezid'da İftar


Geçen cuma iş çıkışı yine bir iftar programı yaptık. Bu sefer ki adresimiz Bayezid Meydanıydı.
Erkenden gittik.
Ömercik önce meydandaki itfaiye aracına bindi, ardından ambulansı keşfetti.
Daha sonra meydanda karagöz- hacivat, padişah, Nasrettin hoca kostümüyle doşan abilerin peşinde dolandı durdu.
Şişme kuklalara dokundu, sanki biraz çekiniyordu. Sonra alıştı.


İftarı böyle bekledik.
Beltur'un kafesinde gayet iptidai bir iftar yaptık.
İhtiyar heyeti teravih için camiye gidince biz de kitap fuarını gezdik. Malum oğluşla o kadar uzun bir namaza iştirak etmek pek mümkün olamıyor. Normalde bile camide dönüşümlü namaz kılarız, birimiz mutlaka onla ilgilenir, uzaktan da olsa izleriz. Ne olur ne olmaz diye. Allah'a emanet ama biz tedbirimizi alalım diye düşünüyoruz.



Kitap fuarını gezdikten sonra kafeye geri döndük. Zira teravihten sonra Özdemir Erdoğan konseri vardı. Öndeki masalar dolu olduğu için arkalardan bir yer bulduk zar zor. Bir de yakından dinleyebilseydik çok güzel olurdu.

"Gamze gamze bir gülüver şimdi.."
"Baharda kuşlar gibi.."
"Bana ellerini ver, hayat seni sevince güzel..."

Tekrar yazamazsam; Bayramınızı şimdiden tebrik ederim..

14 Ağustos 2012 Salı

Açlık Oyunları Arakan'da Oynanıyormuş.


Açlık Oyunları serisini çok beğenerek okumuştum.

Kurgu çok iyiydi. Dünyanın gidaşatına uygun olsa da tabi ki olmayacak şey diye düşündürüyordu.

Meğer Myanmar'da yaşanıyormuş açlık oyunları. Hatta daha da beteri.

Nihal Bengisu Karaca nın Myanmar notlarını okudunuz mu?

Şunları söylüyor:
  • Arakan'da idari amirlikler Budistlerin elinde; polis ve asker de öyle. Arakanlı Müslümanlar vatandaş sayılmıyorlar, pasaportları ve bir kimlik kartları bulunmuyor.
  • Müslüman kampı ile Budist kampı kıyasladığınızda farkı hemen görüyorsunuz. Müslümanlar aç, teneke ya da sazdan barakalarda yaşıyorlar, en irisi 45 kilo, gözlerinden korku akıyor. Budist kampta ise bir rol icra etmek için orada bulunan insanların donukluğu, durgunluğu var; kampın lideri Budist din adamının 100 kilo olmasına da bakarak anlıyorsunuz ki, karınları doyuyor. Tepelerinde dam, altlarında beton var.
  • Görüştüğümüz kadınlar, şimdilerde Budist bir kadına tecavüz edildiği iddiasıyla ortaya çıkan çetelerin her gün birkaç Müslüman kadını kaçırıp tecavüz ettiklerini söylüyor. Ama utançlarından bunu yüksek sesle dile getiremiyorlar.  
  • Camiler, mescitler, evler, köyler yakılıyor. Devletten izinsiz mescit ve medreselerin tamiri yapılamıyor, izinsiz bir tadilat yapılması durumunda 6 aydan 6 yıla kadar hapis cezası ve para cezası uygulanıyor.
  • Tüm aile bireylerinin tamamının yer aldığı bir fotoğraf her yıl hükümet yetkililerine teslim edilmek zorunda. Doğan her çocuk için ve ölen her aile bireyi için devlete vergi verilmesi zorunluluğu var. 
  • Bir Müslüman, köyünden başka bir köye gitmek için devlete vergi verip izin almak zorunda, beton ev yapması yasak. Ahşap ev yapması gerekiyor, o ev de devlete ait kabul ediliyor, yanlışlıkla yanarsa ev sahibi devletin evini yakmaktan hapse mahkûm oluyor.
  • Müslümanlar bir iş kuracaklarsa eğer, bir Budist’le ortak olmak zorundalar. Budist’in sermaye ya da emek ortaya koymasına gerek olmadan...
  • Arakan’da Müslümanların evlenmesi izne ve vergiye tabi. Ayrıca hayvan sahibi iseler, hayvan için de vergi ödemek zorundalar.
  • Hastalandıkları zaman devlet hastanesine gidemiyorlar, vatandaş sayılmayanlar devlet hizmetinden yararlanamadığı için. 
  • Müslümanların sabit telefon ya da cep telefonu sahibi olmaları ya da motorlu taşıt sahibi olmaları yasak.
  • Bir Müslüman’a bir suç isnat edildiğinde kendisine savunma hakkı verilmeden direkt hapsediliyor. Müslümanların saat dokuzdan sonra sokağa çıkması ve polisten izinsiz akraba ya da komşu ziyareti yapmaları yasak.
  • Müslümanların köyleri yakılıyor, boşaltılıyor, yerlerine getirilen Budist yerleşimcilerin imar ve tadilat faaliyetinde ise yine Müslümanlar çalıştırılıyor. Tabii ki ücret almaksızın.    
Günümüzde bunlar yaşanıyor. Bizler hesabını verebilecek miyiz? 

Tayland'da birebir gördüm budistleri..  "Ayy çok güler yüzlü insanlar" diyenlerin aksine bence işi gereği çok mütebessim olanların yanında işi gereği öyle olması gerektiği halde asık suratlı ketum tiplerden de çok gördüm. Hatta kavga edenleri bile. (Tayland meclisi bu konuda çok meşhur değil mi, thaibox prtiği mi yapıyorlar acaba)
Hele budist rahipler, hepsinde sert bir ifade vardı. Tapınmayan gelen budistlere bile aşağılar gözle bakıyorlardı. Belki bu onların ülkedeki statüsüyle ilgiliydi, Falan filan...

Mesele bu değil, yani güler yüz bilmem ne değil bu yapılanlar, insanlık. Nerede kaldı Budizmin hoş görüsü.

Tayland'da bile müslümanlar üzerinde aleni olmayan bir baskı var. Müslüman ismini taşıyamıyor birçoğu. Zira akademik kariyerde önüne engel olarak çıkabiliyor. (Oradaki müslümanlarla görüşmüş bir gazetecinin anlattıkları)

Hasılı kelam, bunları bekleyemiyorum o insanlardan. Hoş hiç bir 'insandan' beklenecek eylemler değil.
Savaşmak başka, köpek yerine koymamak başka.

Burma'da yıllardır baskı ve eziyet var müslümanlar üzerinde, fakat şu son olaylar gibi dünya gündemine düşmemişti. İnşallah bu güzel ramazan ayında gerek maddi gerek manevi yardımlarımızla Arakan'daki kardeşlerimizin göz yaşları diner.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Sultanahmet'te İftar



Sultanahmet'e gitme işini cuma gününe planlamıştık. İş çıkışı eve servisle döndüğümde trafikten dolayı oldukça geç kalmıştım. İbb'nin yol durumuna baktığımda gideceğimiz istikamet yeşil görününce programı bozmayalım diye düşündük ve düştük yollara. O yeşil yollara çıkana kadar kırmızıymış oysaki bunu yaşayarak tecrübe etmiş olduk. 


Meydana varmadan ezan okununca önce camiye sonra da boğazlar meselesini halletmeye koyulduk. Meydanda açılan çarşıda Mado, Sütiş vs. olduğunu okumuştum. Su böreği buluruz diye düşünmüştük. Hele bir de çorba satan bir dükkancık olursa ne güzel olurdu. Fakat ne gezer. Vardıysa da biz geç kaldığımız için belki göremedik. Sultan ahmet köftecisinin önündeki uzuuuun kuyruksa ezandan yarım saat sonra da göz dolurdurmaya devam ediyordu.



Su böreği bulamadıysak da kol böreği gayet iyiydi. Pidemiz de vardı. Güllü oğlunun hurma suyuyla tatlandırılmış baklavasını da denemiş olduk. Gayet hoştu.

Kuru kahveci Mehmed Efendi'nin tam önündeki masalardan olunca iftar sonrası kahvelerimizi içmek de şart oldu. Bu arada oğluşcuma hemen bir yapıştırmalı kitap çıkarttım ki masada sabit oturması gerektiğinde en iyi kurtarıcımız oluyor. Ortasındaki çıkartmaları uygun şekilli yerlere yapıştırılanları en iyileri. Diğer türlü benim okuyup onun yapıştırdıklarıysa dışarısı için hiç uygun değil.


Öyle yorgundum ki "Asırlık Tatlar ve Sanatlar" çarşısını gezemedim bile. Sadece yiyeceğimiz şeyleri alıp oturduk. Oturuş o oturuş...

Bu ramazan bir kere daha gidesim var ama ihtiyar heyetini ikna edemem diye düşünüyorum.





6 Ağustos 2012 Pazartesi

Yoğurtlu Tavuklu Börek


Geçenlerde iftar için iş yerinden bir arkadaşın verdiği tarifi denedim.


İş dönüşü önce markete gidip hindi ve diğer eksikleri aldım. Daha sonra da eve gidip bu böreği (aslında ana yemek sayılır), yorum katılmış yayla çorbasını ve soğuk şerbetli revaniyi iftar için hazırladım.

Çok hamaratım biliyorum :D


Şimdi tarife geçiyorum:

Malzemeler:
  • 3 yufka
  • sıvı yağ
  • bir tavuk göğüs eti
  • karabiber
  • 1 diş sarmısak
  • yoğurt
  • tereyağı
  • kırmızı biber
  • salça 

Yapılışı:

  • Tavuk eti haşlanır. (Ben hindi kullandım) Etleri didilir. 
  • 3 yufka fırın tepsisine tek tek arasına zeytin yağı sürülerek alınır. (Bol bol yerleştiriyoruz)
  • Bu şekilde yufkalar fırında biraz pişirilir.
  • Fırından çıkarılan yufkalar azıcık ılıyınca ılık olan tavuk suyu bir güzel yufkaların üzerine serpiştirilir.
  • Üzerine de didilmiş tavuk serpilir.
  • Karabiber de ilave edilir.
  • Daha sonra malzeme içte kalacak şekilde dürüm şeklinde sarılır.
  • Üzerine sarımsaklı yogurt onun üzerine de tereyağında yakılmış pul biber ve salça dökülerek servis yapılır.

Çok kolay değil mi? Afiyet Olsun..


Bu arada blog ramazanda yemek bloguna dönüşüverdi. Çok mu acıkıyorum nedir ;)

3 Ağustos 2012 Cuma

Süleymaniye'de İftar


Daha önce ramazanda restaurantları tercih etmediğimizi söylemiştim sebepleriyle.

Fakat her sene Süleymaniye'ye gitmezsek olmaz. Eee Süleymaniye'ye gidip de kuru fasulye yemezsek de olmaz. Üstelik buradaki kuru fasulyeciler her zaman yoğun çalışıyorlar. Tabi ki ramazanda iftar vakti ekstra yoğunluk oluyor. Ki adamlar da kaç sıra ekstra masa atıyorlar. Fakat servis konusunda beklentiyi azıcık düşürünce sorun olmuyor. Ayrıca burada sabit bir iftar menüsü yok. İstediğin kadar kuru fasulye yiyorsun. İstemezsen çorba almıyorsun. Gibi gibi..


Her zaman Erzincalı Ali Baba'yı tercih ederdik buradaki kuru fasulyecilerde. Bu sene bir değişiklik yapmaya karar verdik. Zira Ali Baba'nın müşteriye tavrı çok sinir bozucu. Sanırım kendilerini vaz geçilmez görmeye başladılar. E, biz bu sene vaz geçtik ve çok da memnun kaldık. Geçen sene Ali Baba'da kötü de bir tecrübe yaşadığımız için daha cesur davrandık. Kuru fasulyecilerin tam köşesindeki Ali Konak Kanaat Lokantası'na gittik. Ali Babanın kurusundan daha başarılı geldi bana. Denemeye değer. 
İftara bir saatten fazla zaman kala bir masayı rezerve ettirdik. O saatte bile sadece ilave masalarda yer kalmıştı. Gidecek olursanız aklınızda olsun, sonra aç kalmayın.


Masamızı ayırttıktan sonra cami çevresinde dolanmaya başladık. Ömercik fıskıyelerde ıslanırken öyle mesuddu ki :)



Caminin yan tarafında iftar programları çekiliyordu. Sanırım TRT'nin programı burada çekiliyor. 


İftar yaklaşınca geçtik masamıza. O kalabalığın tek yürek olup iftarı beklemesi ne güzel.





Hadi Allah kabul etsin....



1 Ağustos 2012 Çarşamba

Üsküdar'da İftar


Ramazanda dışarda iftar yapmak tam bir işkence. Dışarda derken restaurantları kast ediyorum.

Diğer zamanlar iyi olanlar bile ramazanda standartlarını çok düşürüyorlar. Bunda tam iftar vakti aynı anda bütün masaların yemeklerini hazırlamaları gerekmesi sebep olabilir. Sorun sadece yemeklerde de değil serviste de oluyor. Belki kendileri de oruçlu olan personelin onca masaya aynı anda yetişmeye çalışması sıkıntılı oluyordur. Üstelik ramazanda sadece iftarda para kazanabildikleri için fiyatları da şişirmeleri işin cabası oluyor.

İftarda zaten çok fazla yemek yenmiyor niye onca para vereyim diye düşünüyor insan. Bir şu açık büfe ya da sınırsız yiyebileceğimiz yerler var ki onlar tam komedi. Zira zaten bir çorbayla doyan oruçlulara yüksek memlağları yutturmanın yolunu böyle bulmuşlar. İnsan "Pahalı ama sınırsız" diye düşünüp gidiyor. Çorbadan, hadi iki lokma da yemekten sonra tıkanıyor. Bazıları birinci tur yemeği bitirip ikinciyi de sipariş veriyor sonra ucundan yiyip paket yaptırıyormuş. İyi fikir dimi :)

Neyse biz ramazanda restaurantlara mümkün mertebe gitmemeye çalışıyoruz.

Geçen gün Üsküdar sahilinde yaptık iftarımızı. Öyle şahaneydi ki evde yediğimden çok daha fazlasını yedim.



Menüyü hemen sayıyorum:

Tabi ki pide, hem de her çeşidinden. (Yumurtalı, sade, pastane pidesi)
Peynir
zeytin
hurma (hem de kudüss)
baklava
su
çay

Bütün malzemeyi Üsküdar çarşısından aldık. Çayımızı da büfeden söyledik. Müthiş bir iftar oldu.




Bu tarz bir iftarı Florya sahilinde de yapasım var. Ev halkını teşkilatlayabilirsem.

Sizin iftarda tercih ettiğiniz güzel yerler var mı?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...