30 Kasım 2010 Salı

Oyuncak Fuarı 2010


16 yaşından küçük çocukları almayacaklar diye yalnız başıma gidecektim cumartesi sabah erkenden.


Bizim bey "Oğlanla biz de gelelim. Belki alırlar. Almazlarsa biz Airport'ta dolaşırız." buyurdu.

"E peki" dedim.

Ufaklıkla dışarı çıkmak her zaman 1 saat rötarlı olur. Gene öyle oldu.


Fuar girişindeki görevli puseti turnikelerin üstünden geçirmemize yardımcı oldu. Bir başka görevli de: "Pusette olduğu için alıyoruz. Ancak içerde pusetinden inerse ve ortalığa rahatsızlık verirse sizi dışarı çıkarabilirler" diye kibarca uyardı biz de "tamamdır abla" yapıp daldık oyuncak koridorlarına.

Benim süper uslu(!) oğlum hiiç rahatsızlık verir mii!?!?

Bir müddet sonra inmek istedi ama girer girmez aldığımız şarkı söyleyen kitaplar oldukça işe yaradı.




Fuarı beğendim doğrusu. O kadar cici bici, oyuncak olur da ben beğenmez miyim? Resimdeki pembe şatoya çocukken sahip olsaydım deli olurdum deli!!!! Ama biz bunları o zamanlar sadece Almanya'dan gelen Burda dergilerinin son sayfalarında görürdük.

Ahşap oyuncaklara baktım daha çok. Ahşap oyuncak üretenlerin sayısının arttığını görmek çok güzeldi. Birkaç parça bişey aldım.
Demonte ahşap araba (fotoğrafını çekmedim henüz), bizim için henüz erken olan at şeklinde ahşap bir puzzle (bunun da fotosu yok), 4 tane kitap, bir de resimdeki şahane ağaç.





Buna bayıldım. Yukarından bilye bırakıyorsun ağacın yapraklarından tın tın aşağıya iniyor. Çocuk gelişiminde şuna, buna, sürekliliğe, falana, filana hitap ediyor mutlaka. Bi de bizim oğlan bilye aşağıya inene kadar çıkan ses eşliğinde dans ediyor :)) Üretenler ise Sakatlar Derneği Samsun Şubesi'ymiş. Marka: Ekolojik oyuncak.

25 Kasım 2010 Perşembe

Bebeklere papyon yapımı







1. Öncelikle oğlunuza bir çift deri patik alıyorsunuz.



2. Üzerindeki kurdelaları çıkartıp erkek moduna sokuyorsunuz.







3. O kurdelaları saklıyorsunuz. Çöpçü anne misali.







4. Üzerinde çiçek, böcek ve ya envai çeşit hayvanatın olmadığı düz siyah bir papyon bulamayınca saksıyı çalıştırıyorsunuz.




5. Son gece (arefe gecesi) bu kurdelayı papyon yapmaya koyuluyorsunuz. Ancak kaç gündür nasıl yaparımı zihninizde canlandırdığınız halde yumurta kapıya dayanmadan harekete geçmeyen bünyenizi gece 10'dan sonra harekete geçiriyorsunuz.




6. Terziliğine son derece güvendiğiniz annenizin mutlaka dolabında siyah bir lastik vardır diye düşündüğünüz için 'anne...' diye sesleniyorsunuz ancak annenizden sizi memnun edecek cevabı alamıyorsunuz.




7. Dikiş makinesinin gözünde annenizin birkaç parça siyah likralı kumaşını buluyorsunuz. Hemen kafanızın epsilon komşuluğunda bir yıldız parlıyor.


8. Makası alıp bunu uygun şekilde inceltiyorsunuz. (Ama makasınız illaki kör olacak, yoksa böyle yamuk kesmeniz çok zor olur.)




9. Yılık yamuk kesilen kumaş parçasını adam etmek için kenarlarını üşenmeyip sürfile yapıyorsunuz.



10. Deri kurdelayı kumaş parçasının ortasına uygun şekilde dikiyorsunuz. (Bu aşama hiç kolay değil. Deriyi dikmek güç gerektiriyor. Ben eşimden yardım aldım.)İki ucunu birleştirmek için de bir uca düğme dikiyorsunuz diğer uca da düğmeye uygun bir yırtıkçık açıyorsunuz.






Ve 10 adımda oğluşunuza papyon yapmış oluyorsunuz.




Bizim delikanlı papyonuna-yeleğine-gömleğine bakmadan koltuklardan kucaklara, kucaklardan halılara, halılarda sehpalara atladı zıpladı hiiiç durmadı. Dolayısıyla popyonu muntazam, gömleği jilet gibi değildi. Yukardaki fotograf en dağılmış hali.




Fakat gene de bence bu papyon, bu bayram bizi gayet güzel götürdü. Görenler çok beğendi. Kimseye çakma olduğunu söylemedik tabi ki :)))

23 Kasım 2010 Salı

Bayram bitti (mi acaba)


Deliye her gün bayram ya o bakımdan :)


Oğlan evi kız evi derken, annane babanne derken, araya bir dolu akraba da girince bizim minik sincap oldu size minik şımarık sincap.



Dönüşü trafiğe takılmamak için cumartesi yapalım dedik. Evden sabah çok erken çıkamayınca Sapanca'da müthiş bir tafiğe yakalandık. Korkunçtu.. O gece 10:45te gişeleri tekrar ücretsiz yapmalarıyla ilerleyen saatlerde ve dolayısıyla pazar günü trafik oldukça rahatmış. Ama biz, o saatlerce süren araba kuyruğu işkencesini çoktan çekmiştik.



Sağlık olsun, kazasız belasız döndük ya..



Senelerdir onca yolu gider gelirim, onca yol gözlerim, yolcu uğurlarım hala daha herseferinde korkarım. Ne diyim, Allah korktuklarımızdan emin etsin.




İşin en güzeli de insanın gezip tozup en sonunda başını sokacağı sıcacık bir yuvası olması.




Dün uzun tatil dönüşü oğluşumla ayrılışımızın ilk günüydü. Hiç korktuğum gibi geçmemiş elhamdülillah. Akşam da bir terslik hissetmedim.
Hatta bu tatil ikimize de çok iyi geldi diyebilirim. Çok çok kucak istedi. Ben de bol bol onu yemek istedim. Aşk tazeledik yani :)
Sonrasında çok zor gelir mi ayrılık dedim ama şimdilik iyi görünüyor.

11 Kasım 2010 Perşembe

Emirgan'da son yaz sabahları..

Önce çok sıkı(!) diyetimi bozduran kahvaltı.



Bizden çok bal yiyen bir arı.
Sonra koruda biraz yürüyüş.

Annesinin minik zürafası.
Arkasından da bol bol koşturmaca.

Top oynadı, annesini kovaladı. İlla bebek arabasını o sürecek.

Dönüş yolunda hemencecik sızı verdi.

9 Kasım 2010 Salı

Diyetliyim


Zenginlerin ata sporu platese başladım. Ancak haftada 2 gün gitmem gerekirken ben bir gün ancak gidebiliyorum.

Gitmediğim gün evde birşeyler yapmaya çalışıyorum bazen. Ders 1 saat sürerken evde yarım saat ancak dayanabiliyorum.
Oğlum da sabote ediyor haliyle. Tek bacağımı kaldırıyorsam diğerinin üzerine çıkıp hareket edeni yakalamaya çalışıyor mesela :)

Hadi oğlum sen de yap deyince yatıyor kendince o da yapıyor. Ama en güzeli üflemesi. Üff üff!
Sanırsın Ebru şallı'nın oğlu :))

Platese başlamadan önce 60 kiloydum. Platese başladıktan sonra 61 oldum. Demek ki zenginin sporu züğürdün yağını yakmıyormuş :)

Boğazını tutmazsan, gelsin kahveler yanında çikolatalar. Akşamları tiramisular..

Geçen hafta çok az dikkat ettim 59'lu rakamları baskülümde görmeye başladım. Fakat araya haftasonu girdi.

Haftasonları, diyetlerin bir numaralı düşmanı bence.
Bütün hafta aç gezsen ne olacak pazar sabahı gittiğin bir açık büfeyle bütün verdiklerini alabilirsin. Eşinle dostunla dışarı çıkmışsın. Herkes yerken sen de bakamazsın ya.

Ben de tabi ki bakmadım. Bakmadım ama bu sabah basküle de bakmadım. Cuma sabahı bakarım artık :))

Kilolu değilim yanlış anlaşılmasın. Niyetim sadece ince kalmak :P
Hamilelikten önce 58 kiloydum. Doğum iznim bittiğinde 58 kilo olmuştum. Hem de hiç diyet ve spor yapmadan.
İşe başladım. Öğlenleri bilmem ne yağıyla yapılmış yemekleri yemeğe başladım. Ve en önemlisi oğlum artık eskisi kadar emmemeye başladı. Ben de kilolanmaya.

Ama hedefim 55. Bakarsın olurum :)

2 Kasım 2010 Salı

Bizim evde bir teletubi var.


Uyku tulumuyla



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...