18 Eylül 2009 Cuma

Bayram, öncesi ve sonrası



Ben birazcık buralarda olmıycam.

Bayram ziyaretlerimizden sonra güney sahillerine gidicez :)
Önce eşimin ailesine sonra bizimkilere ordan da Antalya'ya inşallah. Biraz fazla yol ypmış olacağız iki haftada inşallah minikle sorunsuz geçer gezilerimiz.


İnşallah İstanbul gibi yağmurlu olmaz oraları. Asıl önemlisi soğuk olmaz. Yağmurda denize girmek çok güzel oluyor zira.


Tabi minik solucanla yağmurlu bir tatili tercih etmem.


Ama bakalım kısmet artık.


Bu arada oğlumun ilk dişinin sivri ucu elimi acıtmaya başladı :)
Bir türlü ağzına bakmama izin vermese de diş geliyor. Dün doktorumuz da alt dişlerinden ikisin çıkmaya başladığını tasdikledi.


İlk kez kadir gecesi fark ettik. Artık burdan çok müsbet yorumlar çıkarabilirim :) Kendisi kadir gecesi doğsaydı ne yorumlar çıkarırdım Allah bilir :))

İsmini Kadir mi koyardık acaba. (Neyse geyiğe sardım gene)


Dün hepatit aşımızı da olduk. Sanırım 1 yaşına kadar aşı olayına mola vermiş bulunuyoruz. Bu ay hamdolsun ki büyümüş sıpacık. Ek gıdaya geçişimiz pek başarılı olamadığı için kilo alması beni sevindirdi. Şuan sadece meyve sularını içiyor kaşıkla.
Yumurta ve yoğurt yediremiyorum. Hemen kafasını aşağıya çeviriyor :)
Akşam yemeklerinde bizim çorbalardan birkaç çay kaşığı kadar veriyorum. Onları seviyor. Sanırım bizimle beraber yemek yiyor olmayı seviyor. Garibim kendini adamdan sayıyor :)

Doktorumuz da yumura ve yoğurdu çorbaya katmamı söyledi. Terbiye gibi yani. Çok sıkıntı yapma, emiyor şuanda pek birşey istememesi normal dedi.


Bu arada bir gelişme daha var minikle ilgili. Kendisi bu hafta içi yerde solucan gibi ilerlemeye başladı. Yerde önce ellerini öne koyuyor sonra kafasını yere gömüyor poposunu kaldırıyor ayaklarıyla kendini itiyor. Komik oluyor ama emekleme öncesi aşamadayız galiba. Maşallah benim oğluma..

Benden şimdilik bu kadar. İki hafta kadar yokum.
Herkese mutlu, sağlıklı, bereketli ve hayırlı nice bayramlar diliyorum...

17 Eylül 2009 Perşembe

Bebeklerde Zeka Gelişim - Vol.2

Kaynaksız notlarıma devam ediyorum:


6 - 12 Ay Bebekler için Beyin Geliştirici Aktiviteler



  • Bebeğinizi sık sık kucaklayın ve ona sevgi dolu sözler söyleyin.

  • Evde yaptığınız işlerle ilgili onunla konuşun. Ne yaptığınızı ve neden yaptığınızı anlatın.

  • Ninni ve tekerlemeler söyleyin, müzik dinletin. Müzik matematik, dil ve diğer beceriler ile ilgili alanları uyarır.

  • Küpleri üst üste dizip devirin. "Alt" ve "üst" kavramlarını anlaması için ona ne yaptığınızı anlatın.

  • Bebeğinizi aynanın önünde tutun ve yüzünün bölümlerini ona gösterin.

  • Neden sonuç ilişkisini anlatın. Örneğin elektrik düğmesine basılınca ışık açılır veya musluğu açınca su akar gibi. 9-12 aylık olduğunda gözetim altındayken bunları denetin.

  • Bebeğinizin başka çocuklarla bir araya gelmesini sağlayın.

  • Bir kabın içinde top yuvarlayın.

  • Hışırtılı sesler çıkaran objeleri buruşturun, bu tip sesler bebeğinizin hoşuna gidecektir.

  • Kutu, tencere, plastik kkap gibi malzemelerle oynayın. Küçük objeleri büyüklerin içine yerleştirin, kapaklarını kapatın.

  • Dergi ve gazetelerden insan ve obje resimleri gösterin. Böylece resimlerin gerçek objeleri temsil ettiğini ve hepsinin birer adı olduğunu öğrenir.

  • Beraber topu ileri geri yuvarlayın.

  • Bir objeyi havlu altına saklayarak bulmasını sağlayın. Böylece "altında" kavramını öğretmiş olursunuz.

  • Bebeğinize değişik ve yeni yerler gezdirin ve gördüklerinizi anlatın.

  • Adını söyleyerek bir objeyi bebeğinize verin ve geri vermesini isteyin.

  • En sevdiği oyuncakları saklayıp nerede olduğunu bulmasını isteyin.

  • Bebeğinize kağıt ve kalem verip, neler yapabileceğini gösterin.

  • Ellerinizi çırpın ve onun taklit etmesini isteyin.

15 Eylül 2009 Salı

Valkyrie


Operasyon Valkyrie


Geçen gece izledik.

Tom Cruise oynuyor.

Heycanlı, gerim gerim geren bir film :)


Tom Cruise Albay Stauffenberg adında genç bir Alman subayını canlandırıyor.

Albay Stauffenberg 2. Dünya Savaşında Almanya'nın (sanırım) Tunus'taki cephesinde yaralanır. Sol gözünü, bir elini ve diğer elinden de iki (ya da üç) parmağını kaybederek Almanya'ya döner. Almanya için dolayısıyla da Hitler için savaşır ancak Hitler'in ortadan kaldırılması gerektiğini yoksa Almanya ve hatta Avrupa diye birşeyin kalmayacağını düşünür.

Ancak sadece Hitleri öldürmek yeterli değildir. Onun yerine başka bir psikopatın geçmesinin de önüne geçecek sıkı bir plan yapmak lazımdır.

İşte bu Valkyrie operasyonudur.


Ben beğendim. Sürükleyici bir film.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Ramazan pidesiyle pizza


Ramazan bitmeden yapılması gerek bence.
Kalın hamurlu bir pizza oluyor ama çok lezzetli.
Bayatlamış pideyi salçalı, kekikli, karabiberli sosla ıslatıyoruz.
Rendelenmiş kaşar peynirini, sucukları, dilimlenmiş zeytinleri, minik domatesleri, biberleri, beyaz peyniri (artık Allah ne verdiyse) üzerine bir güzel döşüyoruz.
En üste tekrar kaşar peyniri serpiyoruz.
Sonra dooooru fırına.
Gerçekten çok güzel oldu.

11 Eylül 2009 Cuma

Halı

Oğlumun odasına bir halı, salona bir halı, mutfağa bir halı.. şimdilik bunlar lazım :)




Bunu çok beğendim. Kabartmalı. Yollarında oyuncak araba sürmak çok zevkli olur bence :)




Bu da çok şeker. Daha sade ama gene yol var araba sürmek için.


Fiyatları pahalı mı ne!!




Şu güzelliğe bakar mısınız!?!?




Bu da güzel. Hem fiyatı da iyi. Kabartması yok ama sağlık olsun :)


İkea'da da buna benzer gene 'yol' lu bir çocuk halısı vardı ve o da sanırım 39 liraydı.



Salon için aradığım kırmızı halı ise Step'te. Ama bu step denilen mağaza çok pahalı.




Birinci ya da üçüncü bence en iyisi. %50 indirim filan diyor gidip mağazaya tekrar bi bakmalı. Ya da bunlara benzer modeller bulabileceğim bir başka marka bilen var mı?



Mutfak halısının acelesi yok. Eskiden kullandığımız kilim idare eder. Gezerken bulursak hesaplı birşey alırız.



Mutfak masası lazım asıl bize.




Şöyle bir şey olabilirdi.

Uzay mekiğinde yaşasaydık :))

Çok güzel değil mi? Uzay mekiği mutfağı için..

10 Eylül 2009 Perşembe

Sel

Dün sahurdan iftara kadar elektrikler ve sular kesikti.

7-8 senelik bir sitede yollar sular altında kalabiliyorsa, bir villanın içine şelale şeklinde sular akıyorsa, çukurdaki villaların iki katına sel giriyorsa "pes" denmez de ne denir.

Tamam bu bir felaket, tamam bu kadar yağmur nerde yağsa sel olur ama planlı programlı yapılmış olması gereken bir sitede bir evinin içine bütün yağmur suları girer mi?

Logar kapakları patladı...

Allah hepimizi korusun.

8 Eylül 2009 Salı

Vücudun su istemesinin 46 nedeni


Bu başlıklı bir mail geldi.
Suyu ve su içmeyi çok seven biri olarak hemen bloguma taşımak istedim.

Su içtikten sonraki mutluluk bambaşka birşey.

Su gibi bir nimet için Allaha ne kadar şükretsek azdır.
Bu yüzden de başlarken bismillah bitirince elhamdülillah...

Ben de bismillah deyip geçeyim maile:



Suyun her zaman yararlı olduğunu biliyorduk da, şimdi onun, niçin doğanın en basit, en etkili, en güvenli ve en "yan etkisiz" mucizevi ilacı olduğunu öğrenmek zamanı…


Yeni ve sağlıklı bir yaşama başlamak, şu an ellerinizin arasında tutacağınız bir bardak suda…
Çünkü hayatımızın en vazgeçilmez ama bilinçli olarak, öneminin asla farkına varamadığımız birincil ögesi: Su!..


Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta konuyla ilgili oldukça orijinal ve dikkate alınması gereken tespitler var...


Yalnızca canımız istediği zaman su içeriz. Öte yandan, Ay'ın milimetrik birtakım hareketlerinin dünyamızdaki suyu etkilediğini, böylelikle denizlerin yükseldiğini ve alçaldığını coğrafya kitaplarından da biliriz. Durum böyleyken, yani insan evladı da bu dünyanın malzemesinden oluştuğuna göre, vücudumuzdaki su seviyelerinin ne âlemde olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. İçinde bulunduğumuz toplumun yeme içme alışkanlıklarının bir eseri olarak, edindiğimiz su içme alışkanlığı bütün hayatımıza egemen olur, örneğin acılı bir yemeğin üzerine iki bardak su içmek rahatlatır, yazın sıcaklarda canımız hep su ister, vesaire…


İranlı hekim Batmanghelidj, Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitabında hiç de böyle düşünmüyor. Tüm hastalıkların biricik nedeninin, vücudun susuz kalması olgusuna dayandığını öne sürüyor. Bu öne sürüşünü "binlerce su deneyimi" ile de açıkça ortaya koyuyor.


Dr. Batmanghelidj, suyun bilumum hastalıklara iyi geldiğini, insanı iyileştirdiğini "tesadüfen" hapishanede öğrenmiş. Peki, bir hekimin, eğer cezaevi doktoru değilse orada işi nedir? Doktorumuz bir suçlu! Suçu, Şah döneminde rejim karşıtı devrimci örgüt Halkın Mücahitleri'ne yardım ve yataklık yapmak. Mollalar iktidara geldikten sonra da doğal olarak tutuklanıyor ve İran'ın en ünlü işkencehanesi Evin Hapishanesi'ne atılıyor. Malum, bilenler biler (!) hapishaneler yeme-içme, sindirim-boşaltım koşulları açısından bir insanın, özgürlüğüne kavuştuktan sonra bile hayatının sonuna kadar kendini toparlayamayacağı, cezalandırma mekânlarıdır. Hal böyle olunca, alabildiğine maddi ve manevi işkence gören ve doğru dürüst beslenemeyen insanların ilk başına gelen midelerinin iflas etmesidir.


Bir gün koğuşta, hapisliklerden birisi inanılmaz mide sancılarıyla kıvranmaya başlayınca, doktorumuz gayri ihtiyarı olaya müdahale ediyor ve adamcağıza iki bardak su içiriveriyor. Çok geçmeden sancıların dindiğini gözlemliyor. Bu olay, Dr. Batmanghelidj'in, suyun hastalıkların tedavisinde ne denli bir etkisi olduğunu ilk keşfettiği an oluyor. Bundan sonra su çalışmalarını yoğunlaştıran yazarımız, 2,5 yıl içerisinde Evin'in tezgahından geçen yaklaşık 2 bin tutuklu ve hükümlüyü birer iyileştiriyor, yalnızca suyla…


Derken, 2,5 yıl kadar sonra tahliye zamanı geldiğinde, hapishane müdürüne ricada bulunuyor, "lütfen beni 1 yıl daha burada tutun, zira araştırmalarımın en önemli evresine girmiş bulunmaktayım ve bu kadar çok hastayı dünyanın hiçbir yerinde, bu koşullarda bulamam…"
Böylece, yazarımız 1 yıl daha "gönüllü hapislik" hayatını sürdürüyor, sonra da doğru Amerika'ya… Araştırma ve çalışmaları yıllarca sürüyor ve nihayet bu kitap ortaya çıkıyor.


Yazarımız, önsözünde şu anlamlı cümleleri kullanıyor: "Bu kitapta okuyacaklarınız yeni bilgilerdir ve bunlar fizyoloji bilimine yeni açıklamalar getirmektedir. Burada sözü edilen fizyoloji, ilaç üreticilerinin kullandıkları bilim değil, vücuttaki canlı dokularla organların doğal çalışmalarını tanımlayan bilim dalıdır. Bu kitap, bazı önemli sağlık sorunlarıyla bu sorunlarının nedenlerinden ve doğal yöntemlerle teda vilerinden söz etmektedir. Bir sağlık sorununun nedeni ve tedavisi açığa çıktığında, hiç kimsenin anlayamadığı tıbbi terimlere gerek kalmaz. Burada okuyacaklarınız kapsamlı bir klinik ve bilimsel araştırmaya dayanmaktadır. Bu kitaptaki bilgilerini derleyebilmek için, 1950'de Londra'daki St. Mary Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi'nde başlayan tıp eğitimimden sonra 22 yıldan fazla araştırma yaptım, çalıştım ve yazdım.


"Bu kitapta, birçok ciddi hastalığın tedavi nedeni olan kronik gizli dehidrasyonun (susuzluğun) fizyolojik etkisi ve metabolik komplikasyonlarından söz edeceğim. Bugün, bunun çağdaş tıbbın en büyük gel işmesi olduğunu inananlar var."Çağımızın bazı sağlık sorunlarından söz eden bu basit sunum, bütün dünyada bilim ve mantığa dayalı tıbba geçiş için bir rehber olacaktır. Elinizdeki kitap, toplumun ivedi çözüm isteyen sorunları için yazılmıştır. Özellikle 15 milyon astımlı çocuğun ailesinin bu hastalığın nedenini ve çocukların yaşamlarını kurtarabilecek basit ve ucuz tedavi yöntemini öğrenmesi çok önemlidir."


Yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.


  1. Hiçbir şey susuz yaşayamaz.


  2. Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür.


  3. Su temel enerji kaynağıdır, vücudun "nakit akımıdır."


  4. Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.


  5. Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.


  6. DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.


  7. Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmalarının) merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.


  8. Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.


  9. Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.


  10. Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.


  11. Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.


  12. Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.


  13. Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır.


  14. Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır.


  15. Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.


  16. Omurgadaki diskleri "şok emici su yastıkları" na dönüştürür.


  17. Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.


  18. Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.


  19. Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.


  20. Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için vazgeçilmezdir.


  21. Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir.


  22. Serotonin ve diğer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir.


  23. Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.


  24. Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm getirir.


  25. Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.


  26. Su dünyadaki diğer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve hiçbir yan etkisi yoktur.


  27. Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.


  28. Uykuyu düzenler.


  29. Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini verir.


  30. Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.


  31. Gözlere canlılık ve parlaklık verir.


  32. Glokomdan korunmamıza yardım eder.


  33. Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur.


  34. Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.


  35. Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.


  36. Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş başmasını hafifletir.


  37. Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller.


  38. İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.


  39. Dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.


  40. Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz.


  41. Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.


  42. Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.


  43. Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.


  44. Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir. Kara verme ve hedefleri belirleme yeteneğini artırır.


  45. Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.


  46. Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.

Bu kitabı ilk okuduğundan bu yana artık "bol sulu bir yaşam süren" kitap editörü de ısrarla bu kitabı tavsiye etmektedir: Çünkü, vücudunuzu, yıllardır, bir "atık ilaç deposu" haline getirmekten bir an evvel kurtarmanız gerekiyor...

4 Eylül 2009 Cuma

On numara bir kek



Limonlu ıslak kek




  1. 3 yumurta

  2. 3 fincan şeker

  3. 4-5 fincan un

  4. 1 limon (hem suyu hem kabugunun rendesi)

  5. 1 + 1/4 bardak süt

  6. 1 paket kabartma tozu

  7. 1 çay kaşığı karbonat

  8. Üzeri için hindistan cevizi

  9. Kek kalıbı

  10. Fırın :))


Yumurtayla şekeri çırptım. Sonra Limon kabugu rendesini, limonun suyunu ve 1/4 bardak sütü ekleyip karıştırdım.


Unu, karbonat ve kabartma tozunu eleyerek ekledim ve tahta kaşıkla karıştırdım.


Borcamı yağladım. (Ben hamur işlerinde fındık yağı kullanıyorum. Fındık yağı kalmamış. Tahin vardı evde. Baktım üzerinde yağı birikmiş. Borcamı onla yağladım. Yani susam yağıyla)


180 derecede 40-45 dakikada pişti.


Sıcakken 1 bardak sütü üzerine döktüm. Hindistan cevizini serptim. Sonra sıcak fırında biraz daha beklettim.




On numara bir kek oldu :)) Puff puffff




En azından benim yaptıklarım içinde on numara budur.


Teravihten sonra kahvenin yanında mis gibi oluyor :))

2 Eylül 2009 Çarşamba

Issız Adam



Ramazanda izlenecek film değildi ama başlamış bulunduk işte..




Pek iç açıcı bir film değildi. Yani izlenir ama sinemada değil.


Sapık bir adam pek de masum olmayan bir kız.

Adam kızı tavlar sonra aşık olur. Ama birine bağlanmaktan korkar.

Kızsa ilk andan beri aşık olmuştur. Bağlanmaktan korkan adam kızı terkeder. Kızsa bu terkedilmeleri daha önce defalarca yaşamıştır. (Bu durumda kız için bir peynir cinsini yakıştırabiliriz kanımca :) )

Aradan 5 sene geçer. Kızla adam bir sinema girişinde karşılaşırlar. Bizim peynir abla sonunda biriyle evlenmeyi başarabilmiş. Ancak romeo hala bekar ve yalnız ve pişman. Kıza hala aşık. Meğer yıllardır kızı hiç unutmamış. Peynir abla da evlenmiş ama romeoya bir sarılışı var ki peynir sıfatını hak ediyor :)


Filmin müziklerine ise diyecek söz yok. Hakikaten güzel seçmişler. Zaten milleti de ordan vuruyor. O şarkıları çalınca arkadan, hangi film olsa gider gibi :)

Ama gene de filmin sonunu beğendim.

O sapık adam kaldı ya öyleeee! Oh canıma değsin :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...