31 Ocak 2011 Pazartesi

Ah bu şeker

Habertürk'te bugün okuduğum bir haber:


Tatlıdaki tatsız tehlike!

Nişasta bazlı şeker alarmı!..

30 Ocak 2011 Pazar, 16:40:00
Tatlıdaki tatsız tehlike!

Şükran ÖZÇAKMAK / HT GAZETE
sozcakmak@htgazete.com.tr

Üç tehlikeli beyaz olarak bilinen ‘un, şeker ve tuz’un insan sağlığına etkisi tartışılırken, daha az maliyetle elde edilen ve gazozdan çikolataya pek çok üründe kullanılan nişasta bazlı şeker (NBŞ), bazı AB ülkelerinde yasaklandı. Türkiye, dünyanın en büyük 4. şeker pancarı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için sadece 2010’da 500 bin ton mısır ithal etti. Ancak içeriğinde fruktoz olan mısır şurubu ile yapılan gıdalar, doktorlara göre kronik hastalıkları salgına dönüştürüyor.

FRANSA, HOLLANDA VE İNGİLTERE YASAKLADI!
Fransa, Hollanda ve İngiltere, bu nedenlerle Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak da adlandırılan mısır şurubu üretimini yasakladı. En büyük üretici ABD, üretim kotasını düşürdü. Türkiye’de ise Danıştay’ın kesinleşmiş kararına rağmen Bakanlar Kurulu kotayı düşürmemekte ısrar ediyor. NBŞ artık kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayiinde kullanılıyor. Üstelik yalnızca tat verici olarak değil fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da... İnsan sağlığına etkisi nedeniyle tartışılan mısır şurubunu, sağlık ve ticari yönüyle inceledik.

NİŞASTA BAZLI ŞEKER ALARMI!
Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ), Fransa, Hollanda ve İngiltere’de yasaklandı. Bağımsız bilim adamlarının, “Mısırdan elde edilen NBŞ’de yüksek oranda fruktoz (meyve şekeri) var. Fruktoz, tokluk hissi uyandırmaz aksine yedikçe yedirir. Kronik hastalıklar salgına dönüşmeden önlem alınmalı” dediği NBŞ için Türkiye bir cennet durumunda. Türkiye’de mahkemeler, şirketlere ‘kotayı düşür’ dese de Bakanlar Kurulu yetkisini, kotayı artırma yönünde kullanıyor. NBŞ artık kotalı, kotasız vemerdiven altı olarak tümgıdamaddelerinde kullanılıyor. En büyük üretici konumundaki ABD’nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008’de “içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır” açıklaması yaptı.

HER ŞEY TON BAŞINA 250-300 DOLAR İÇİN
ABD’de bilim adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ’ye bağlayınca, yüzde 10 olan ABD üretim kotası, yüzde 2’lere düşürüldü. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını yüzde 15’e çıkardı. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla ton başına 250-300 dolar daha ucuz olmasıydı. Şeker pancarında dünyanın 4’üncü büyük üreticisi olan Türkiye, yeterli orandamısır üretiliyor olmasına rağmen dışarıdan ithal ettiğimısırla NBŞ üretiyor. Türkiye’de gıdamaddelerinde kullanımoranı ise bazı verilere göre yüzde 30 ancak yüzde 50- 80’lere vardığı iddia ediliyor.



ÜRETİMDE 25 AVRUPA ÜLKESİNİN TOPLAMIYLA YARIŞIYORUZ

Avrupa’da kişi başına NBŞ tüketiminin 1-1.5 kilo, Türkiye’de ise 6 kilo civarında olduğunu söyleyen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, NBŞ üretimiyle ticari açıdan Türkiye’nin kâr etmediğini, buna rağmen halk sağlığının bozulmasına göz yumulduğunu şu verilerle açıklıyor: “Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde de pancardan şeker elde ediliyor. Ama bu ülkelerden Fransa, Hollanda ve İngiltere NBŞ bazlı şeker üretimini yasakladı. 25 Avrupa ülkesi 1milyon 200 bin ton NBŞ üretirken Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Türkiye 2008 yılında 1milyon 151 bin 490 tonmısır ithal etmiş, 2009 yılında 485 bin 130, 2010 Eylül ayı itibarıyla 425 bin 646 ton mısır ithalatı yapmışız. Bir tarafta GDO’lu mısır tüketip halkın sağlığını bozuyoruz diğer taraftan Türkiye’deki çiftçiyi değil başka ülkeleri desteklemiş oluyoruz.

PROF. YALÇIN: DEVLET TAKİP ETMELİ
Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayip Yalçın: “Bu konu üzerinden direkt yapılmış bir çalışma yok ancak ilişki şişmanlık üzerinden kuruluyor. Bu iddiaların klinik temelini çoğu zaman göremiyoruz ancak kullanımı sınırlandırılmış bir ürün olması nedeniyle Devletin kurumları bunu takip etmeli.”

OBAMA’NIN EŞİ HALKINI UYARMIŞTI
ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın, ‘İçerisinde mısır şurubu ihtiva eden ürünleri tüketmeyeceği ve çocuklarına vermeyeceği’ yönündeki açıklamasını hatırlatan Gök, “Türkiye’de NBŞ lobisi çok iyi çalışıyor. ABD’nin NBŞ fiyatları bizden yüzde 40 daha ucuz. Neden AB’ye satmıyorlar veya niye bizden almıyorlar? Fruktoz, şeker muadili olduğu için ve de insan sağlığı üzerindeki etkisi nedeniyle karşı çıkıyorum. Sendika olarak kotanın düşürülmesi için her yıl dava açıyoruz, mahkeme bizi haklı buluyor ama Bakanlar Kurulu kararı uygulamıyor” dedi. “Avrupa ve ABD, NBŞ bazlı şeker tüketilmemesi için halkı bilinçlendiriyor” diyen Gök, Türkiye’de NBŞ ile üretilen gıda maddeleri üzerindeki etiketlerde uyarı bulunmuyor. Hangi gıdada ne kadar NBŞ kullanıldığı belirtilmiyor. ‘Sigara sağlığa zararlıdır’ gibi etiket bulunmalı. Etiket üzerinde bir insanın günde en fazla tüketeceği miktarın belirtilip uyarının da bulunması gerekiyor. Tedbir alınmayınca ‘Çocuklarınızı NBŞ’den uzak tutun’ kampanyası başlattık” diye konuştu.

EN BÜYÜK ÜRETİCİ CARGILL-ÜLKER


Türkiye’de NBŞ üreten sadece 5 şirket var!
TÜRKİYE’de NBŞ üreten 5 tesis var. Bunlardan Cargill’ın kapasitesi 400 bin ton, Adana’da bulunan Amylum’un kapasitesi 250 bin ton, Ülker- Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta’nın kapasitesi 110 bin ton, Tat firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar’ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu’na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor.

Yurtiçine satış izni olan firmaların kotaları



DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NBŞ
Üç büyük kola üreticisi (Coca-Cola, Pepsi-Cola ve Cola Turka), içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” kullanmayı tercih ediyor. NBŞ üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill’a ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda NBŞ’yi en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kâr eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu’nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı.


PROF. DEMİRKOL: KALP HASTASI YAPIYOR
Fruktozun şişmanlığa, şişmanlığın da başta kalp damar hastalığından kaynaklı inmeye ve birçok kronik hastalığa yol açtığını söyleyen Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol, “AB ülkelerinde bu ürünlerin tüketimi ve gıda ürünlerinde kullanımı azaltılırken Türkiye’de durum vahim. Denetim yok. Piyasada kayıt dışı fruktoz var. Türkiye’deki 5 ayrı üretici firma, piyasadaki kayıt dışı fruktoz olduğunu kabul ediyor ancak bu veriyi de kotayı yükseltmek amacıyla kullanmak istiyorlar. Etiketlerin üzerinde ne kadar fruktoz kullanıldığı belirtilmiyor.


ÜRETİP GIDAYA DÖNÜŞTÜREN TEK ŞİRKET
CARGİLL şirketi, mısırı işleyip elde ettiği nişasta sütünü 2004 yılının temmuz ayından itibaren Ülker ile birlikte ortak olduğu PNS’ye (Pendik Nişasta Sanayi) satıyordu. Ülker, PNS’den aldığı bu ara maddeyi Akyazı’daki Cola Turka tesisinde kurduğu ilave tesiste, nişasta bazlı şekere dönüştürüyor ve üretimde kullanıyordu. Ülker böylece Bakanlar Kurulu’nun NBŞ için belirlediği kotayı aşan tek firma olmuştu. Coca-Cola ve Pepsi-Cola, Ülker’i emsal gösterip aynı tesisi kurmak istedi ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, talebi yerinde bulmadı. 4 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren Şeker Kanunu, ürettiği mısır şurubunu aynı tesiste kullanan şirketleri kota dışında tutuyordu; ancak Sanayi Bakanlığı, bundan haberdar değildi. Şikâyet üzerine Şeker Kurulu, üretim yapan Cargill ve Amylum şirketine bir yazı gönderdi ve Şubat 2005’ten itibaren aylık üretim ve satış bilgilerini istedi. Kurul, Cola Turka üretiminde kullandığı nişasta bazlı şekerin `kendi üretimi olmasa da` kota fazlası ürün olduğu gerekçesiyle Ülker’e 32 milyon TL ceza kesti. Bu tarihten sonra Cargill, Ülker’e PNS üzerinden nişasta sütü satışını durdurdu. 2005 yılında Ülker, nişasta NBŞ üretiminin durduğunu, cezaya itiraz etmek için mahkemeye başvurduklarını açıkladı. Ülker grubu, mahkeme sonucu konusundaki sorularımızı yanıtsız bıraktı.
SAĞLIK BAKANI AKDAĞ AÇIKLADI: HER 3 KİŞİDEN BİRİ ŞİŞMAN!
Gofretten bisküviye, meşrubattan unlu gıda mamüllerine varana kadar tükettiğimiz bir çoK gıda malzemesinin içinde yer alan Nişasta Bazlı Şeker (NŞB) maddesi Türkiye'yi obezitede ABD ve Meksika'ya yaklaştırdı.


Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kendisinin de normalden kilolu olduğunu, kendisi için önlem almaya başladığını söyledi. Akdağ, Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı şişmanlıkla mücadele eylem planının da detaylarını anlattı.
Bakan Akdağ, "İnsanımızın 3'te biri normal kilolu, 3'te biri obez, 3'te biri de kilolu ki ben de bu gruba dahilim" dedi, kendi adına önlem almaya başladığını anlattı.
Akdağ, "Sofradan tam doymadan kalkmayı öğrenmemiz lazım. Acıkmadan sofraya oturulmamalı. Ama Sağlık Bakanlığı'nın yapabilecekleri sınırlı, bireylerin yaşam biçimlerini değiştirmeleri gerek" şeklinde konuştu.
Hastalıklar salgına dönüşüyor
Pancar şekerinin yerini almaya çalışan mısır şurubu yani NBŞ’nin (nişasta bazlı şeker) insan sağlığını tehdit ettiğini söyleyen doktorlar, “kronik hastalıklar ve kanser salgına dönüşür” diyerek uyarıyor

Bilimsel verilere göre çay şekeri olarak bilinen sakkaroz 74 birim, mısır şurubu olarak bilinen fruktoz ise 173 birim tatlılığa sahip. Son araştırmalar, ‘şekerli gıdalara olan bağımlılığın, uyuşturucu veya uyarıcılara oranla daha fazla olduğu’ tartışmalarını gündeme getirdi. Bu da ‘Şeker uyuşturucu gibi yasaklansın mı’ tartışmasını doğurdu. Normal şekere oranla daha tatlı olan fruktozun, bilinen ve tartışmasız kabul edilen en önemli etkisi, beyinde tokluk hissini uyarmıyor olması. Tıp otoriteleri, fruktozlu gıda ürünlerinin şişmanlatıcı etkisi üzerinde hemfikir. Bağımsız bilim adamları, fruktozun obeziteye ve metabolik sendroma yol açtığını ileri sürüyor.


NİŞASTA BAZLI ŞEKER İLE İLGİLİ VERİLEN SORU ÖNERGESİ...
(RESMİN ÜZERİNE İKİ KEZ TIKLAYIN)


SORU ÖNERGESİNE TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN VERDİĞİ YANITLAR. (RESMİN ÜZERİNE İKİ KEZ TIKLAYIN)




GIDA GÜVENLİĞİ DERNEĞİ: ELİMİZDE VERİ YOK

Özellikle kanser uzmanları ve cerrahlar, karşılaştıkları vakalar karşısında, “Glikoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gereklidir ve bu miktar 15 gram kadardır. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltir, obezliğe, karaciğerde yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Mısır şurubunun gıda maddelerinde yoğun kullanımının önüne geçilmeli” diyerek tepkilerini dile getiriyor.
75 kadar gıda firmasının üyesi olduğu Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, “Biz, uluslararası sağlık otoritelerinin verisini baz alırız. Bugüne dek NBŞ’nin zararlı olduğuna dair bir veri elimize ulaşmadı” dedi. Şekerin insan sağlığı üzerine etkisi üzerindeki sorumuzu ise, “Şişmanlatıcı etkisi biliniyor. Şişmanlığa bağlı sağlık sorunlarına da yol açıyor olabilir ancak bu bizim değil gıdacıların yanıtlayacağı bir soru. 20’si öğretim üyelerinden oluşan danışma kurulumuz var, onların da NBŞ’nin gıda güvenliği açısından sakıncalı olduğunu belirten bir beyanı olmadı” şeklinde yanıtladı.

İNSAN YAPISIYLA UYUMLU DEĞİL
Nişasta bazlı fruktozun insan sağlığına etkisini, hızla artan kanser ve özellikle pankreas kanseriyle ilişkilendiren İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar, “Son yıllarda yapılan araştırmalar, nişasta bazlı şekerin insan metabolizmasıyla uyumlu olmadığını ortaya koydu. Ülkemizdeki yüzde 15’lik NBŞ kotası en az yüzde 1 seviyesine indirilmeli. Mısırdan elde edilen NBŞ, genzinizde yanma tadı bırakır ve mide ekşimesine neden olur. Akışkandır ve soğukta şekerlenmeye neden olmaz. Mısır şurubu elde edilen mısırın da GDO’lu mısır olma olasılığı yüksektir” diyor.

NEDEN MISIR ŞURUBU?
Mısırdan yüksek fruktoz içerikli mısır şurubu yapımına 1970’lerde başlandı. 1980’lerde yılda 3 milyon ton olan üretim, günümüzde 20-30 milyon tonun üzerine çıktı Nişasta glikoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna “nişasta bazlı sıvı şeker” adı veriliyor; kısaca “NBSŞ” dendiği de oluyor. ABD’de HFCS olarak isimlendiriliyor.
Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahiptir.

KARIN İÇİ YAĞLANMAYA DİKKAT EDİLMELİ
DİZDAR, NBŞ ile ilgili bilimsel araştırmaları da şöyle anlattı: “Mısır şurubunda elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. ‘Steatozis’ olarak adlandırılan yağlanma, özellikle son 10 yıl içerisinde artış göstermiştir. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarındaki artış yüzlerce cerrahi ve dahili tedavi girişimi ile sonuçlanıyor.”

GIDALARI TATLANDIRIYOR RAF ÖMRÜNÜ UZATIYOR
Fruktoz şurubu, yalnızca tatlandırıcı değil nemi çekme özelliği yanında gıda aktivitesini düşürmekte ve gıdaların raf ömrünü uzatmaktadır. Alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, tat verici olarak meyve suyu sanayiinde, tadı artırma ve fermante edilebilirlik için de çikolata şekerleme, tatlılar, bisküvi, unlu mamuller sanayiinde kullanılır. Raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da kullanılan NBŞ, süt ürünleri, ketçap, mayonez, hazır çorba gibi işlenmiş gıdalarda ve meyve sebze ürünlerinin salamurasında da kullanılıyor.

Obezite ve depresyona yol açıyor
CERRAHPAŞA Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Mehmet Aydın da, bilimsel çalışmaları şöyle anlattı: “Fazla fruktoz tüketen deney hayvanları üzerinde çalışmalar yapıldı. Fruktozun, diyabet, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması ve hipertansiyona yol açtığı görüldü. Son 30-40 yıldır çay şekeri yerine mısır şurubunun kullanılması, şişmanlığın ve şişmanlıkla ilgili hastalıkların bir salgın haline dönüşmesini kolaylaştırdı. Ayrıca obezite, hipertansiyon, diyabet, karaciğer yağlanması, depresyon ve böbrek yetersizliği olan hastalar üzerinde yapılan incelemede, kanlarındaki ürik asit oranınının yüksek olduğu belirlenmiş. Deney hayvanlarına fruktoza eşdeğer miktarda glikoz ya da laktoz (süt şekeri = Glukoz + galaktoz) verildiğinde ise bu hastalıklar görülmüyor.

GAZLI İÇECEKLER UYUŞTURUCU GİBİ
Gazlı içeceklerin en görünür zararı şişmanlık. Çünkü çok miktarda hızlı emilen şeker içeriyorlar. Bu nedenle diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan mısır şurubu (fruktoz) kullanılıyor ki şişmanlık salgınının en önemli etkeni bu tip şekerler. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni.”

Şekersiz kola reklamı yasak ama karara uyan yok
Türkiye Şeker-İş Sendikası, Nisan 2008’de; Coca-Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve ‘zero sıfır şeker’ ile ‘şekersiz maksimum tat’ sloganlarıyla tanıtılan “Coca Cola Zero” ve “Pepsi Max” isimli ürün reklamlarının durdurulması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı’na şikâyet başvurusunda bulundu. 12 Ağustos 2008’de karara varan Reklam Kurulu, “söz konusu ürünlerde hiç şeker bulunmadığı izleniminin yaratıldığına ve reklamların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğuna” karar verdi. Kurul, reklamları veren Coca-Cola ve Pepsi-Cola şirketlerini 60 bin TL idari para cezası ile cezalandırdı ve reklamların durdurulmasına hükmetti. 31 Aralık 2008’de de sendika, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne yazılı başvuru yapılarak, kararın uygulanmasını istedi. Ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, süresi içinde (3 Mart 2009’a kadar) herhangi bir cevap vermediği gibi kararı uygulamadı. Sendika, Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne başvurarak, Bakanlığın bu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi.

Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırıyor
Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88 bin 802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Nurses Health Study’ adlı araştırmada, 18 yıllık takip süresinde 180 kişide pankreas kanseri saptandı. Bu çalışmaya göre çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmadı. Buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek olan ve artmış ensülin direnci bulunan bireylerde, yüksek glisemik yük ve fruktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırdığı görüldü. Multiethnic Cohort adlı çalışmada ise diyetteki glisemik yük (bir yiyeceğin bir porsiyondaki gerçek karbonhidrat miktarı), eklenen şekerler ve karbohidratların pankreas kanseri oluşturma riski araştırıldı.
8 yıl izlenen 162 bin denekten 434’ünde pankreas kanseri ortaya çıktı. Analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı ilişkili olduğu gösterildi.

ABD KOTA KOYDU
Los Angeles Üniversitesi araştırmacıları geçtiğimiz ağustos ayında yayınladıkları çalışmalarında, fruktozun pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığını ortaya koymuştu. Pankreas hücre soylarında yapılan bu araştırmaya göre, fruktoz kanser hücreleri tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Araştırma ABD’de Ağustos 2010’da ciddi tartışmalara neden oldu. ABD, nişasta bazlı şeker için kendi ülkesinde yüzde 2 kota koydu.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Doğum Koçu Şirin



Hastalıklardan önceki haftaydı.




O akşam Cevahir'e gidelim demiştik yolda çok yakın bir arkadaşımın doğumunun başladığı haberini almıştım. Kasılmaları başlamıştı. Ertesi güne anca doğar diye düşündüm. Ancak ikinci doğumuydu, ya hemen doğarsa, zira doğumda yanında olmak istiyordum. Varsın çabuk olsun da ben yetişemeyeyim dedim ama gene de hem kolay olsun hem ben de orada olayım istedim içten içe.




Ertesi gün işe arabayla gittim ki öğle arasında yanına gidebileyim. Niyetim öğle arasında yanına gitmek iş çıkışında da doğuma yetişmekti.




Kendim 2 günde anca doğurunca herkesi öyle mi sandım nedir! Doktoru -benim de doktorumdu (canım ne tatlı bir doktor)- 1 saate kadar doğum olabilir dedi tam ben hastaneden ayrılacakken. Bu sefer hiç içime sinmedi onu bırakmak. Kalıyorum ulen dedim!!!




Benim hastaneye vardığımda -saat 12:30 civarı- kasılmaları şahane bir şekilde güzel, derin nefeslerle karşılıyordu. Kasılmalar arasında da yürüyüş yapıyordu.




Saat 1 gibi kasılmalar şiddetlenmeye başlamıştı. Açılma sanırım 5 cm civarıydı. Yorgundu uzanmak istedi. Hiç birşey yiyip içmek istemiyordu ama gelir gelmez ağzına sokuşturduğum çiçolatalar ve hemşirelerden zor zahmet istediğim çorba ve komposto az da olsa enerji verdi. Kalkmasını, yürürse ya da topa geçerse daha hızlı ilerleyeceğini söylüyordum ama o dinlenmek istedi. Sonunda plates topuna geçti. Bu beni en çok rahatlatan olduğu için arkadaşıma da 'devam et, kalçanı çevir' vs gazlarıma devam ettim. Saat 3'e doğru -takriben 14:45- doğumhaneye geçti. 3 gibi de ağlama sesi geldi :))




Kasılmalarının en şiddetlendiği anlarda bile çok sakin, sekine halinde, huzurla karşıladı. Bebeği olmayanlara "Allah'ım bu sancıları onlar da yaşasınlar" diye dualar etti.




Bebek odasına giderken gördüm sıfır kilometre insanı. Çok güzel bir kız. Maşallah!!!




Çok kısa bir sürede gelişen şahane bir doğum oldu. Nasıl imrendim, ikinci bebeği hemen mi düşünsek dedim.




Allah bütün hamilelere böyle güzel ve böyle doğal bir doğum nasip etsin.


Darısı başımıza...

19 Ocak 2011 Çarşamba

Hastalık git bizden!!


Sevgili günlük, biz bu hafta da raporluyuz.


Sefer ayı durumları mıdır, sadaka mı az veriyoruz, nedir bilmiyorum.


Geçen hafta kullanıp bitirdiğim antibiyotiklerim benim bağırsaklarımı bozmuş. Ama çok feci.

Pazartesi işe gittim ama akşama kadar cesede döndüm. Bir de acayip bir mide bulantısı. Hiç birşey yiyip içemiyorum. Akşam doktora gittik. Tahlillerim temiz çıkınca zaten en sık rastlanan yan etkisinin 'bu' olduğunu söyledi doktor.


Mutlaka iyi beslenmeliymişim. Günde 2,5 litre su içmeliymiş. İlaçlar da cabası.
İyi de doktor bey benim midem bulanıyor, içim almıyor ki!!

O zaman yatıralım sizi serum takalım. 2 saat sürer.

Yok o olmaz evde oğlum beni bekliyor. Doktora gidip gelicez dedik. El salladı, öpücük attı. Olmaz ben yerim evde bişeyler. Peki yemezsem ne olur?
Bayılmaya kadar gider. Boğaz kuruluğu, göz altında kararma olur. Sizin de boğazınızda kuruma var.
Bayılmadan gelirim ben yiyemezsem. Dedik ve,


Eve gittik, ilaç aldım. Muz yedim. Amaaaaaa lavaboya zor yetiştim.

Ne yalan söyliyim bu çok iyi geldi.

Sonra gene ilaçlarımı içtim. Bulantı önleyici işe yaradı, az da olsa bişeyler yiyebildim.


Elhamdülillah, geçti şimdi çok çok daha iyiyim. Ama o akşam işten döndüğümde ölüme çok yakın hissettim kendimi.


Zayıflamayı istiyorum ama böyle değil..

Gene de sabah tartıda 59.1 görünce hoşuma gitmedi değil:)))

Şimdi 1 haftada giden 1,5 kilo yağ mı, su mu, asit mi, baz mı yoksa gaz mı :))

17 Ocak 2011 Pazartesi

Oyun Grubu


Tarih 25.Aralık.2010 bizim ilk oyun grubu iştirakimizdi.


Bir güzel kızın çığlıkları iki delikanlıyı -biri bizim tıfılcan- derinden yaralasa, göz yaşlarına boğsa da güzel bir tecrübeydi.
Sandalye etrafında annesiyle oynamak hoşuna gitti.

İlkkez tutkalla müşerref oldu.

Kurabiye hamurundan ziyade üzerine koyacağımız fındıkları mideye götürmekle meşgul oldu.

Öğretmen ablasıyla bahçede top oynadı annesi içerde çayını içerken.

Herkes ayrıldıktan sonra babasını beklerken ortalığı viledaladı.

Güzeldi yani.


16 Ocak 2011 Pazar

Şah & Sultan

Yaw İskender hocam sen ne yaptın?

Nasıl bir şey yazdın? Ellerinden öpüyorum.


İskender Pala size bir 'aşk' anlatsın, hemen aşık olmak istersiniz.
Bir Leyla anlatsın, bir Mecnun desin, bir Su kasidesi okuyup izah etsin..
Bu kitap da öyle birşey.

Tarihi bir hadise ancak bu kadar güzel tasvir edilir, ancak bu kadar güzel hikaye edilir.

Okumayanlar bir an evvel bu lezzeti yaşamalı.

Bu kitaptan önce de gene hocanın 'İki Darbe Arasında' kitabını okudum. Kendisinden edebi yazılar okumaya alışık olduğum için şaşırmadım değil. Edebi olmasa da güncel hadiseleri daha iyi görebilmek için okunması gereken bir kitap.

Amaaa, Şah & Sultan bambaşka..

15 Ocak 2011 Cumartesi

İlk Antibiyotik


Yarım saat önce ilk antibiyotiğimizi almış bulunuyoruz.


Ateşi düştü, iyileşti derken dün gece öksürükten uyuyamadı(k).


Bugün artık doktorumuzun yolunu tuttuk. Çiğerlerine inmiş olan bilmem nelerden dolayı fazla vakit geçirmeden antibiyotiğe başlasak iyi olur dedi doktorumuz. Çok ilaç vermeyen bir hekim olduğu için bize de teslim olmak düştü.


Bu hafta sonu için daha güzel planlarım vardı ama kısmet...


Allah bütün bebeklere ve benim bebeğime şifalar versin.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Çok hastayız


Hafta sonu baban hastalandı. Hafifçe atlatıp geçti.


Pazartesi işe gitmek için uyandığımda üstümü değiştirecek halim bile yoktu. Korkunç bir kafa ağrısı. Evet baş değil komple kafa ağrısı beni yatağa geri soktu.


Uyandığımda annanen sana kahvaltı yaptırıyordu. Beklemediğin bir andan beni karşında görünce öyle mutlu oldun ki.


Günün geri kalanında ben yatmaya sense beni kaldırmaya çalışıp durdun. "Annecim hastayım" dedikçe geldin saçımı okşadın. Öptün, kokladın. Oyunlarını üzerimde oynadın. Öyle duygusalsın ki annesinin hastalanmasına dayanamayan sarı bir meleksin.


Salı günü kusarak uyandın. Hayatımda geçirdiğim en ağır gribi geçirirken bana bu kadar sokulursan olacağı buydu.


Ateşin 39.5lere kadar çıkıyor hala. 4 saatte bir ateş düşürücü veriyoruz.


Bense hala gözlerimi açamıyorum. Boğazım felaket. Bugün yine gittik doktora hafiften ciğerlerime de inmiş.


Senin boğazında hafif kızarıklık varmış.


Bu arada annanene de bulaştırmayı ihmal etmedik. O da hasta ama çocuklarına bakabilmek için yataklara düşemedi daha.


Senin hasta olman en fenası. Işıl ışıl gözlerde derman kalmayınca, kıpır kıpır yavru uslu uslu oturunca insan kendi hastalığını yaşayamıyor be oğlum.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Günah var mı karıncayı kırınca?


İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi

O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını Aklına bir çözüm yolu geldi Ağaçları ilaçlatacaktı Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu Hocasının odasına gitti Ama hocası odada yoktu Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı


Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı

Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?


Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca


*******************************************************************


Böyle hassas ruha sahip padişahı anlatan bir dizi daha nasıl iftiracı olabilir?


Evet tarihimizi seviyoruz. Fakat atalarımız tamamen hatasızdı, yapılan herşey külliyen doğruydu da demiyoruz.

Ama bahsedilenler arasında tarihe olduğu kadar akla da tamamen aykırı meseleler olunca insan TERBİYESİZLİK demeden edemiyor.


İmparatorluğa en parlak devrini yaşatan muhteşem padişah haremde nefse fevkalade hoş gelecek öyle bir hayat yaşıyor ki, bu padişahın sarayda bu hayatı bırakıp da cenk meydanına çıkması mümkün değil. Zaten büyük olan bir imparatorluğu haremden hemen hemen hiç çıkmadan idare etmeye çalışması lazım.


Halbuki bu padişah sarayda en az kalan padişah ya da padişahlardan biri. O harb senin bu harb benim...


Üstelik harem adabından zerre kadar haberleri yok diziyi çevirenlerin. İç oğlanların vazifesi nerdir, nereye kadar hareme girebilirler?


Kıyafetler desen aslı astarı yok!!!


Bu dizi Osmanlı sarayını değil ancak Avrupalıların kendi krallarının ellinde gerçek bir imparatorluk olsa neler, ne sapıklıklar yapardıyı, kendi harem fantezilerini anlatıyor olabilir.


Üstelik porno film gibi bir dizinin yayın saati de öyle abes ki.
Hoş daha önce ki (ya da devam eden) dizilerin pornografik açıdan bu diziden aşağı kalır tarafları yok ki!!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...