28 Kasım 2012 Çarşamba

Edirne Gezi Notları



 Açıkcası bu sefer dersimize pek çalışmadan çıktık yola. Bambaşka planlar aparken kendimizi Edirne yollarında bulduk. Bu konudan birazcık bahsetmiştim. Odessa'da bir iki otel rezervasyonu dahi yaptırmıştım. Dünyanın en güzel kızlarının olduğu Ukrayna'ya gitmek başka bahara kaldı.

 Edirne deyince ilk akla ne geliyor? Kimine göre 'Osmanlı' kimine göre 'Selimiye' kimine göre 'Yağlı Güreş' kimine göre 'Ciğer' kimine göre 'ayyaşlar diyarı' geliyor.

Sonuncusu hariç katılıyorum hepsine :)



Eski cami şahane...



 Aydın'ın ciğeri bir numara. Kapısındaki kuyruktan belli. Hiç ciğer sevmeyen eşim bile bayıldı.


Meriç'e nazır sabah kahvesi. Belediyenin tesisinin kahvesi çok güzel.



İnsanın içini burkan Gazimihal Bey Cami.

  

Yalnız, terk edilmiş...  Teneke mahallesi gibi bir yerde, hiç cemaati yok gibi..




2. Bayezid külliyesi; şifa kaynağı...




Avrupa'da sıkça gördüğümüz kuşların konmasını önleyen bu dikenlere Edirne'deki tarihi yapılarda da sıkça rastladık. Avrupa'da (özellikle benim İtalya'da çok dikkatimi çekmişti) gördüğümüzde bizim ecdad kuşlar için barınaklar yapmış bunlarsa dikenlerle kuşları kovalıyorlar diye ayıplamıştık başımıza geldi. Daha önce Edirne'ye gelmiştim fakat hiç dikkatmi çekmemişti.

Çok da sevimsiz plastiklerle sonradan monte edilen bu dikenler hiç hoşumuza gitmedi.


İki gün içinde gezidiğimiz Edirne'den ayrılırken çok geç saatlere kalmak istemeyişimizde dolayı içeri giremediğimiz Darüşşifa'yı bir sonraki geziye bırakıyoruz. Müze kartımız geçseydi yine de girerdik herhalde.


Yıpranmış Muradiye Cami...



 İçerde temizlik vardı ve tarihi çinileri deterjanla siliyorlardı.



Muradiye tepesinden Selimiye.


 Ve muhteşem Selimiye..



 İkinci gün Kazım Usta'yı denedik. Aydın açık ara önde bizim için.



Yeşil Edirne...




 Üç şerefeli camideydi sanırım bayan güvenlik. Gıcık oldum. Kadın oğlumun cami içindeki hareketlerine sinir oldu ben de ona. Zaten çocukları nediye camiye getirirler ki dimi :P





 Ve kaldığımız otel.

 Rüstem Paşa Kervansaray Otel



 Otel olarak hiç beğenmedim.Kahvaltısı dahil kötüydü. Fakat tarihiydi.. Ve bu çok hoştu. Kim bilir kimler kaldı bizim kaldığımız odada. Tüccar mıydı, yoksa gezgin mi? Belki de bir kaçak ya da bir asker. Belki bir alim, ilim talep etmeye ya da öğretmeye gidiyordu.



Merkezde oluşu da ayrıca çok iyiydi.




 Zavallı kuş..


 Edirne yeşil.


Selimiye güçlü.


 Selimiye Arastası şen.


Öncekiden daha zavallı olan akrabaları.



Ve Arslanzade'den kallavi alınır akşam çayla yenilir.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Doğaçlama Gelişen Aktarma



Bu kabak çekirdekleri geçen senden kalma. Güzel bir kabaktan alınmış ve kurutulmuştu. Bizim sincap da o gün aldığımız yumurtaları buzdolabındaki yerine yerleştirdikten sonra kartonlarını atmamıştı ki "bir şey yapazır bunlarla" diye :))



Sonra gözüne kestirdiği kabak çekirdeklerini aldı ve aktarmaya başladı. Alsana aktivite... Tembel annenin çalışkan oğlu :D

23 Kasım 2012 Cuma

Şubat


Son 3 küsur senedir TV izlemeye hasretiz. Bu hasretlikten pek de rahatsız değildik. Hatta buna vesile olmasından dolayı oğlumuza gizli gizli şükran besliyorduk. Malum Ömercik izlemesin diye biz de hemen hiç açmıyoruz o kutuyu. Annem de sağ olsun gündüzleri açmıyor. Akşam minnak yatınca ya da bizle başka odada oynuyor iken açıyor. Hiç alışmadığı için de bir boşluk hissetmiyor Ömercik. Misafirlikte açıksa diğer çocuklar gibi hipnotize olmuşcasına karşısına geçiyor o ayrı. O da yılda birkaç defa olduğu için hiç kafama takmıyorum. Gerçi geçen sene ortamdaki televizyonu birşekilde kapattırıyordum. Bu sene daha rahat davranıyorum. 3,5 yaşındaki çocuk için kemerleri biraz gevşetebiliriz gibi geliyor sanırım :)

Evet televizyon konusu benim hassas olduğum bir konu. Ne kadar geç tanışırsa o kadar iyidir dediğim şekerlemeler, cipsler, vs. kadar hassas. Mümkünse hiç tanışmasın. Belki cipsten korumak mümkün ama TV'den %100 korumak pek mümkün görünmüyor o da ayrı.

Geçenlerde annanesi kanalları değiştirirken bir çizgi filmi fark etti. Tabi ki annanesine açması için ısrar etti. Ben de "aç hadi anne izleyelim" dedim. Maksat 'yasak' hale getirip 'cazip'leştirmeyelim. Ne uzun bir çizgi filmdi öyle. Ben 10 dakkikada bitecek sandım. Yarım saat sürdü. Böyle ufak kaçamaklarımız da olmuyor değil.

Evden TV'yi kaldırabiliriz aslında. Evlendiğimizde televizyon almamıştık zaten. Yeni evli bir çiftin hiç ihtiyaç duymaması gereken bir yatırım bence televizyon. Konuşacak, paylaşacak o kadar çok şey varken. Çocuk mocuk yokken hele de İstanbul'da gezilecek onca yer varken. Sinema, tiyatro, seminer,...
TV hiç gerekli değil.

Fakat şuanda annem memleketini bırakıp oğluma bakmak için yanımıza gelmiş. Büyük fedakarlık.
Eylül ayından önce tüm hafta, eylül ayından buyana da 3 gün hariç bütün günlerini çocukla geçirirken akşam geçip karşısına 1 saat kafa dağıtacaksa ben de buna mani olamam herhalde.

Ben ne anlatacaktım konu nerelere kaydı.
Neyse...

Kreşe başlayalı oğluş düzenli bir şekilde erken yatmaya başlayınca biz de TV'nin karşısına geçmeye başladık. Çok çok da değil ama cuma akşamları bir dizimiz var mesela TRT'de.

ŞUBAT.

Çok beğeniyoruz. Tavsiye ederiz :)

21 Kasım 2012 Çarşamba

Suriye Bashar'ı Bize Geri Ver

Dün akşam 19:30'da Suriye konsolosluğu önünde bir grup gazeteci ve bu aileye destek vermek isteyenler Suriye'den Bashar'ı istediler.

3 aydır Cüneyt ve Bashar'ı istedikleri gibi.


Kameraman Cüneyt, eşi ve bebekleriyle beraber ordaydı. Ve çok kötü görünüyordu.  Geçen gün yazdığım yazı da belki de fazla hassas davrandım. Dün akşam orada olmaları bence çok hoştu ve bilmeden konuşmuşum gibi hissettirdi beni.

Neyse bu durumda bilinen pek de bir şey yok.


Bashar'ın eşi çok bitkindi. Güçlü bir kadın fakat artık takati kalmamış. En son Cüneyt'in Bashar'sız kurtarılabilmesi onu çok daha yıpratmış.

Haftaya salı 19:30 yine orda olacaklar eğer Bashar konusu aydınlanmazsa. İnşallah haftaya salı konsolosluğun önüne kimse olmaz. İnşallah Cüneyt gibi Bashar da çocuklarına ve eşine kavuşur.



19 Kasım 2012 Pazartesi

Cüneyt serbest, peki Bashar nerede?


3 ay birlikte eylemler yaptılar kocaları geri dönsün diye.
Onlar sadece gazeteci, işlerini yapıyorlardı. Ekmeklerini kazanıyorlardı. Kimseye zarar vermediler, kimseyi öldürmediler. Onları serbest bırakın diyorlardı.

IHH'dan CHP'ye herkesden yardım beklediler.

Sonunda CHP Esed'in elinden Cüneyt'i alabildi. Peki Bashar? O nerde?
Bir aile mutluluk göz yaşları dökerken öbür ailenin acı göz yaşları hala dinmedi. Bu mutluk kimseyi sevindiremiyor.


Dün TV'de izlerken Cüneyt'ten 'Bashar'ın da serbest bırakılmasını beklediğini' duymak istedim. Ama ağzından tek kelime çıkmadı. Belki o 90 günün şokunu yaşıyordu. Belki konuşması bile çok zordu. Peki ya eşi, 90 gündür birlikte olduğu, karşılıklı birbirlerine destek oldukları Arzu için hiç mi insan ağzını açmaz. Tamam çok zor bir durum, o da şoktadır eminim ama ben bekledim.

Sevincinin buruk olduğunu en kısa zamanda diğer gazeteci Bashar Kadumi'den de haber almak istediklerini onu da sağ salim ailesinin yanında görmek istediklerini söylemesini bekledim Nuran hanımın. Ama ufacık bir cümle dahi kurmadı.


Benim içim burkuldu. Bilmem Arzu Kadumi neler hissetmiştir. Terk edilmişlik?

Bizim dualarımız Arzu ve Basharla. Allah onları en kısa zamanda kavuştursun sağ salim inşallah. Zehra ve Enes babalarına kavuşsunlar, bir daha hiç ağlamasınlar.



Allah kimseye böylesi acı yaşatmasın.

16 Kasım 2012 Cuma

Takip: İstanbul


Bir önceki hasta olduğum dönemde eşimle sinemaya gidelim belki şifa olur dedik.

Eh fena da olmadı.

Niyetimiz Bruce Willis'in son filmi Tetikçiler'e gitmekti fakat nerede ne var bilmeden yola çıkınca şansımıza Takip çıktı.

Sıradışı bir film olmamakla beraber güzeldi.

Maggie Grace'miş başroldeki kızın adı. Hani şu LOST'un sarışın güzeli. Sayid Jarrah'ın gönlünü çalan dilber.

Serinin üçüncüsü de gelecek gibi.

15 Kasım 2012 Perşembe

Sezonun İlk Hastalığı

Dün işe gelemedim.
Bizim bıdık sabaha karşı ağlayarak uyandı 'kulağım acıyor' diye.

Ağrı kesici verdim. Beraberce uyduk. ki annem de çok hastaydı. Kendine mi baksın muhtemelen orta kulak iltihabı olmuş bebeye mi baksın. Ben de işe gidemeyeceğim diye uyudum oğlumla.

Sabah kalktığımızda keyfi çok yerindeydi. Ben ondan daha çok hastaydım. Annem de yatıyor kalkıyor.
Ta ki saat 2'ye kadar. Tekrar başladı ağlamaya. Kulağı acıyormuş. Doktorumuza telefon açtık 'Görmek lazım. Orta Kulak iltihabı olmuştur. İlk etapta damla da verilebilir, antibiyotik de gerekebilir' dedi.

Ben de rahatsız olduğum için yakındaki başka bir doktora götürebildik. Ve antibiyotiğimizi alıp geldik. Bugünse benim hastalığım arttı evdekiler daha iyi durumda.

Yavrucuk kreşe başladı. Ve ilk hastalığımızı da olduk ailecek :)

Allah beterinden korusun.

Selamlar.....

12 Kasım 2012 Pazartesi

Bir Kuple Bursa

Bayramda memlekete giderken Bursa üzerinden gidelim dedik. Biraz trafikten korkumuz, biraz Bursa özlemimiz biraz da İskender sevişimizdi sebeplerimiz. Mudanya feribotunda yer kalmayınca biz de Yalova feribotuyla geçtik Marmara'nın güney kıyısına.

İDO'nun feribotları çok güzel. Kahvaltılıkları da çok hoş. Tecrübeliler kahvaltılıklarını yanlarında getirmişlerdi. Termosta çay getirip masasını donatanlar bile vardı.

Biz büfeden aldık çok da lezzetli bulduk.

Niyetimiz bir gece Bursa'da kalıp soluklanmaktı fakat son anda fikrimizi değiştirip biraz gezip yola devam kararı aldık. Zira ihtiyarlar torun bekliyorlardı.


 Çarşıya girince ipekleriyle meşhur Koza Han'ı es geçmek istemedik.


Çok güzel abiyelik kumaşlar vardı da benim pek ihtiyacım yoktu.


İpeği filan boşver de ikram edilen kahve şahaneydi. Bir daha gidersem kahve içer çıkarım. Sırf bu kahve için giderim.




Tabi ki Ulu Camii..


Sade güzelliği ile Osmanlı zerafetini yansıtıyor.



Her bir hat başka güzel. Çeşmenin hikayesini biliyor musunuz?



Ve son durağimiz Kebapçı İskender.  Bursa Tayyare Kültür Merkezi’nin hemen yanında. Ulucami'den çıkınca sorun gösterirler.




Biz aslında iskenderi yoğurtsuz yeriz benim demir problemimden dolayı. Fakat burda boşverdik, ağzımıza layık yiyelim dedik.
 

Üzerine de Kemalpaşa tatlısı yiyeceğimiz bir yer aradık fakat çok vaktimiz de olmadığı için birkaç bakınmadan sonra kemalpaşanın ana vatanından eliboş ayrıldık. Aslında eli boş değil kestane şekeriyle yetindik desem :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...