3 Temmuz 2011 Pazar

Brezilya Gezi Notları 1: Sao Paulo

Gezi yazılarımı gene geciktirmeye başlayınca uykum çok gelmiş olsa da en azından bir başlangıç yapayım istedim. Zira kaldıkça kalıyor.

Sao Paulo'ya uçuş 14-15 saat kadar sürdü. Gidiş ve dönüş çok uzun olduğu için çocukla nasıl geçer die epey endişeleniyordum ancak Allah'tan en rahat ettiğimiz zamanlar bunlar oldu. Gerisini varın siz hesab edin :) nasıl zor bir tatil olmuş bu bizim için ki 14 saatlik uçuş için en rahat ettiğimiz süre diyorum :))

THY'nin uçuşu çok rahattı gerçekten. Sabah 11 gibi havalandık. Kısa süre sonra uykuya daldı minik tavşan. Yemekler dağıtıldıktan sonra uyandı ve toplanmadan da yemeğini yiyebildi.


Çocuklu olamamıza rağmen giderken önce Sao Paulo'yu anlatan bir belgesel ardından 2 film (Turist ve Red) sonra Machu-Picchu'yu anlatan bir belgesel daha sonra da Alhambra konulu bir belgesel izleyebildim. Ömercik uyumadığı sürelerde abaküsüyle oynadı, önündeki ekranı karıştırdı, yan koltuktaki güzel Brezilya'lı kızla abla abla diye arkadaşlık kurdu, yeni öğrendiği sayma yeteneğini son ses bağırarak geliştirdi. Özellikle efelene efelene "deeeeş" (=5) demesi takdire şayandı :))


THY'nin direkt uçuşu olan Brezilya'nın NewYork'u ya da İstanbul'u diyebileceğim şehri Sao Paulo'ya akşam saatlerinde vardık. Burda sistem şu: havaalanında taksi bürosu var gideceğin yerin adresini veriyorsun adamlarda sana fiş kesiyor ve hemen parasını ödüyorsun. Daha sonra bu fişle taksiye biniyorsun. Otele varıp odamıza yerleşir yerleşmez hemen uykuya daldık fakat gece 4,5 gibi uyandık.



Haziran ayı biz de yaz ama Brezilya'da kış. Hava soğuk olmasa da erken kararıyor olması gezginler için dez avantaj. Fakat yazın sıcağında kavrulmaktansa bu mevsimde gitmeyi tercih ve tavsiye ederim. Otellerde kahvaltılar erken saatte (6-6:30) verilmeye başladığı için ee biz de erken yatangillerden olduğumuz için çok sorun olmadı açıkcası.



Otelden bahsetmem gerekirse; otel olarak çok çok beğendik. Kahvaltısı harikaydı. Fakat havaalanına da merkeze de uzak bir otel (sanırım ikisinin ortası gibi..). Tavsiye eder miyim bilmiyorum. Bizim bu oteli tercih nedenimiz güvenilir, temiz bir muhitte oluşuydu. Malum Brezilya için anlatılan onca olumsuzluktan sonra insan tedirgin olmuyor değil. Tekrar gitsem bu otelde kalır mıyım bilmiyorum. Aslında tekrar Sao Paulo'da vakit harcar mıyım o da ayrı bir konu.


Taksi ücretleri çok pahalı değil. Havaalanından genelde biraz kazıklanarak biniyorsunuz ama şehir içinde bir nebze de olsa pazarlık şansınız var. Hiiiiç İngilizce bilmemeleri buna biraz engel olsa da bir kalem bir kağıt dil problemini çözebiliyor. Otelden taksiye binip Luz Meydanına gittik ve 25 real tuttu örneğin. Paraları ise türk lirasıyla hemen hemen aynı olduğu için hesap etmek de çok rahat oluyor. Genel olarak pahalı bir ülke değil. Turistik yerler elbette daha tuzlu ama bu da normal sanırım.









Şehir turumuza Luz Meydanı'ndan başladık. Burada tarihi tren istasyonu var gezilebilecek. Bizim şansımıza grev vardı ve kapalıydı. Ben bir gireyim dedim, tek kare fotograf çekmiştim ki bir görevli "yassagh gardeşim" nevi birşey söyledi :)




Gar'ın etrafında biraz dolandık. Berbat görünen harabe binalar, sokaklarda yatanlar... Sao Paulo böyle bir şehir. Dev bir ekonomi, müthiş zengin semtler fakat şehrin bir kesiminde de böyle bir görüntü. Ki burası en turistik yeri.








Republica Meydanı'na yürüdük. Meydanda güzel bir park var. Ordan şehrin en yüksek binalarından 41 katlı Edificio Italia'nun en üst katına çıktık. Buradaki kafe 12'de açılıyormuş Beklemedik fotoğraflarımızı çekip indik 41 kat aşağıya.












Buradan Se Katedrali'ne yürüdük. İçerde bir tören vardı.



Brezilyalılar genel olarak çok dindarlar. Avrupa'daki dinsizleşme burda yok. Oldukça koyu Katolikler. 8-9 günde gezdiğimiz hemen her kilisede bir ayin, bir dua, bir birşey mutlaka vardı. Papa da Brezilya'ya çok kıymet veriyor, özel ilgi gösteriyormuş. Hem dindar hem zengin daha ne olsun ;)




Praça Da Se'den ayrılıp ara sokaklara daldık. İlk misyoner okulu ve kilisesi olan Jesuit Mission'a girdik. Bizim ki başladı "Salla huu mahammee.." diye ilahi söylemeye :)))












Burdan çıkınca bizim Sultanhaman taraflarını andıran ama daha karmaşık ve pis sokaklardan geçerek tarihi çarşı Merkado'ya vardık. İçersi çeşit çeşit meyvelerle doluydu. Daha önce hiç görmediklerimiz de vardı. Ve bir çoğu bu topraklara da yabancı. Malezya'dan gelenleri var mesela. Fiyatlar da pek ucuz değil. Üst katı da restorantların olduğu kat. Çıktık ki aman Allahım bu ne kalabalık. Acıkmıştım ama o acayip kokular midemi bulandırdı. Neyseki bir İtalyan restoranına geçip pizza-makarna yiyebildik.







Brezilya aslında etiyle meşhur bir ülke. 6-8 saat gibi sürelerde pişirilen etin tadına doyulmuyormuş ama biz yurt dışında pek et yiyemiyoruz. Zaten kalacağımız da 1 hafta o kadar süre et yemesek ne olur diyip pizzaya makarnaya talim ediyoruz. Sao Paulo'da ve Foz Do İguaçu'da helal et yiyebileceğimiz yerlerin isimlerini öğrenmiştim ama uğraşmak istemedik.









Buradan çıkınca taksiye bindik ve bizim otele haritada yakın görünen Ibirapuera Park'a gittik. Burası Sao Paulo'nun Central Park'ı. Çok çok güzel kocaaamaan bir park. İçinde müzeleri, göletleri olan alabildiğine yeşil, hafta sonları 200.000 civarı insan burada spor gezi zarzurt yapıyormuş. 25 milyonluk bir nüfus için 200bin çok kalabalık sayılmaz.










Akşam olduğunda bu parktan ayrılıyorduk. Sevgili eşim yürüyerek otele varabileceğimizi zira otelin haritaya göre yakın göründğünü söyledi. Epeyce dolandıktan sonra takiye atladık ki pek de yakın değilmiş. Burdan kendisine o saatleri hatırlatır selam ederdim.






Daha çok fotograf eklemek istiyordum ama çok geç oldu hazırda olanlar bunlar.




Brezilya gezimiz inşallah devam edecek efendim.

6 yorum:

hayat simdi guzel.. dedi ki...

merak ettigim ulkelrdendir brezilya ama gitmis kadar olduk,guzel anlatmissiniz..devamini bekliyoruz.

deneyen dedi ki...

yamayada okumayada ne zaman ısınacağım bilmiyorum. Epeyden sonra ilk okuduklarımdan olan bu yazın bir gezi yazısı olması hasebiyle iyi geldi :)
hadi gerisnide yaz.

Tarifkolik.. dedi ki...

Gitmiş kadar olduk hakketen şirincim güzel anlatmışsın devamını bekliyorum. Sevgiler..

zssm dedi ki...

ne kadar özendim şu an sana anlatamam...
darısı başımıza...

Adsız dedi ki...

Bir şehri en iyi tanımanın yolu yürüyerek gezmekmiş. Hava erken kararmasaydı yürüyebilirdik diye düşünüyorum. :)
Kocan...

Volkan dedi ki...

öok güzel anlatmışınız tşkler ama direk uçak varmı kaç para biletleri

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...