8 Ocak 2011 Cumartesi

Günah var mı karıncayı kırınca?


İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi

O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını Aklına bir çözüm yolu geldi Ağaçları ilaçlatacaktı Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu Hocasının odasına gitti Ama hocası odada yoktu Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı


Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı

Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?


Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca


*******************************************************************


Böyle hassas ruha sahip padişahı anlatan bir dizi daha nasıl iftiracı olabilir?


Evet tarihimizi seviyoruz. Fakat atalarımız tamamen hatasızdı, yapılan herşey külliyen doğruydu da demiyoruz.

Ama bahsedilenler arasında tarihe olduğu kadar akla da tamamen aykırı meseleler olunca insan TERBİYESİZLİK demeden edemiyor.


İmparatorluğa en parlak devrini yaşatan muhteşem padişah haremde nefse fevkalade hoş gelecek öyle bir hayat yaşıyor ki, bu padişahın sarayda bu hayatı bırakıp da cenk meydanına çıkması mümkün değil. Zaten büyük olan bir imparatorluğu haremden hemen hemen hiç çıkmadan idare etmeye çalışması lazım.


Halbuki bu padişah sarayda en az kalan padişah ya da padişahlardan biri. O harb senin bu harb benim...


Üstelik harem adabından zerre kadar haberleri yok diziyi çevirenlerin. İç oğlanların vazifesi nerdir, nereye kadar hareme girebilirler?


Kıyafetler desen aslı astarı yok!!!


Bu dizi Osmanlı sarayını değil ancak Avrupalıların kendi krallarının ellinde gerçek bir imparatorluk olsa neler, ne sapıklıklar yapardıyı, kendi harem fantezilerini anlatıyor olabilir.


Üstelik porno film gibi bir dizinin yayın saati de öyle abes ki.
Hoş daha önce ki (ya da devam eden) dizilerin pornografik açıdan bu diziden aşağı kalır tarafları yok ki!!!!

1 yorum:

Tarifkolik / Öznur dedi ki...

Evet aynen katılıyorum gerçi ben diziyi izlemedim ama haberlerde orda burda görüdüğüm çirkin sahneler yetti. Kendi geçmişine sahip çıkamayan üstüne üstlük böyle rezilce karalayan iftira atan şu diziye emek para harcayan ve savunanlara yazıklar olsun..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...