21 Temmuz 2009 Salı

Neler oldu neler, ya da hiç bişey

Nihayet taşındık.

Ama yerleştik mi, hayır.

Minik sıpayla aylarca sürebilir. Uyudu aman ses olmasın, uyandı karnı doyacak, aman bir türlü uyumadı derken günler bitiveriyor.

Taşındık ya yerleşmesi herhalde daha kolay olur.

Nakliye firmasından memnun kaldım. Mükemmel değil belki ama duyduğum o kadar kötü hikayeden sonra mükemmele yakın olduklarını söyleyebilirim.

Eşyalarımızı bir güzel sardılar. Demonte olanları yeni evimizde monte ettiler. Ancak beton delecek matkapları olmadığı için dolabımızın biri ve aynamız hala asılmayı bekliyor.

Topçuoğlu Nakliyat: http://www.topcuoglunakliyat.com.tr/



---------------------------------



Bu telaşta bir de sezaryen mevzusu konuşulur oldu.

Sezaryen olanlar, normal doğumu savunanlar.
Mecburiyet karşısında sezaryen olmuş biri "sancı çekmeye gerek yokmuş" mu demeli. Yoksa "normal doğum olamıyorsa sezaryen de çok kötü değil" şeklinde moral mi vermeli.
Ya da bütün olumsuz hikayeler sürekli dinlene dinlene korkular mı arttırılmalı?



Yaradılışımız normal doğum üzerine, ama normal doğumun gerçekleşmesine mani haller varsa elbette sezaryen harika bir kurtarma ameliyatı olarak orada duruyor.



Anne ve bebek açısından normal doğumun faydaları saymakla bitmeyecekken, bilmem kimin başına normal doğumda rahim sarkması gelmiş, yok şu arkadaşım idrar kaçırıyor diye hikayeler anne adaylarının korkularını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Halbuki doğumda biz acıya odaklanmıyor olsak hormonlarımız bize sadece mutluluğu hissettirmek için çalışıyorlar.

Ben doğumumdan önce normal doğuma hatta doğal, müdahalesiz doğuma çok şartlanmıştım. Eğer sezaryen olmam gerekseydi muhtemelen çok ciddi bir loğusalık depresyonu yaşardım. Bu da yanlış, gerekiyorsa sezaryen olmayı kabullenmek ve bunu çok büyütmemek lazım. (Burada doktora güvenmek çok önemli)Daha sonraki bebekleri normal doğurmaya gayret etmek lazım.



Türkiye'deki sezaryen oranının bu kadar yüksek olması insanın aklına birçok komplo teorisi de getirmiyor değil hani. Yetişecek yeni neslin çürük olması için herşeyi yapanlar var.

Katkı maddeli bebek-çocuk yiyecekleri, hormonlu, genleriyle oynanmış, kısır tohumla yetiştirilmiş sebze ve meyveler derken sezaryen populeritesinin artmasında (artırılmasında) da kötü niyet aramak mı lazım acaba...



Bebek bekleyenlere ya da planlayanlara; korkulacak hiç birşey yok. Binlerce yıldır insan nesli (hatta hayvan nesli) normal doğumla çoğalıyor ve kimseye birşey olduğu da yok.

Bebeğin anneden çıkışını, o ilk karşılaşmayı hayal etmek bile doğal doğum için insanı motive ediyor.

İnsan kötü birşey yaşayacaksa yaşar, rahmim sarkmasın diye sezaryen olursan başka bir hastalık da gelip insanı bulabilir. Bundan korunmanın tek yolu bize düşeni yapmak ve gerisini Allaha bırakmak. Dua etmek...



Allah hepimizin evlatlarını korusun.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ağzına sağlık Şirin Anne... Korku hikayeleri insanların kafalarını karıştırıyor, işin doğalından saptırıyor. Tıbbi müdahalelerin gerçekten gerekli olduğu zamanlarda kurtarıcılığı yadsınamaz, ama gereksiz yere müdahale edildiğinde anne ve bebeğin muhteşem bir deneyim yaşamaları fırsatı yitirilmiş oluyor. Bilinçli annelerin bu konuya dikkat çekmelerinin mutlaka işe yarayacağını düşünüyorum.

Sevgiler,

Blogcu Anne

Damla dedi ki...

O kadar çok sezaryen oluyor ki, zorunlu olarak olanlar, yoksa beni üçkağıda mı getirdiler duygusundan kurtulamıyorlar. Yerli yerinde yapılmalı ki, zorunlu olanında içi rahat olsun.

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

bende normal doğum olacak diye bekliyordum ancak saatlerce beklememize rağmen yeterli açılma olmadı.Mecburen sezaryene aldılar...
Sonuçta hiç erimeyen bir göbek kaldı.Üzgünüm ama elden birşey gelmiyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...