Aslında yazmak sıkıcı değil de her şehri ayrı ayrı yazmak zor gelmeye başladı.
İtalya gezimiz de uzun olunca mecburen bir şekilde bölmem gerekti.
İki ay önce yaptığımız bu geziyi şimdi yazarken tekrar yaşıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. Amma ve lakin biran evvel bitirmeyi de çok istiyorum ne yalan söyliyeyim. Biraz da başka şeyler yazmak istiyorum.
Düşününce gezmek benim bu dünyada en sevdiğim şey. Başka ne yazabilirim ki.
Bu yazımda Verona gezimizden bahsedeceğim sonra da Venedikle finali yapıyoruz inşallah :))
Ramazandan sonra da bir İspanya gezisi ayarlayabilirsem onu da yazarım artık aylarca :)
2,5 saat kadar süren uzunca bir seyahatin ardından Verona varıyoruz. Burada Roma'daki Collesium gibi bir yapı bizi karşılıyor. Arena di Verona MÖ 30'da yapılmış. Hala konserler için aktif olarak kullanılıyormuş.
Meydan da bir şenlik havası var.
Birçok değişik lezzeti satan tezgahlar burada.
Hemen gezmeye koyuluyoruz. Duty Free'den birşeyler almaktansa burdan buraya özgü birşerler alayım değişik birşeyler tadsın iş arkadaşlarım diye düşünüp birşeyler alıp.
Adige nehirine kadar geze geze gidiyoruz. Burada Arco di Gavi yer alıyor. Napolyon Bonapart bu zafer takını yıkmış fakat daha sonra aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Nehiri izlerken Romalılardan kalma Ponte di Pietro adındaki köprüyü görüyoruz.
Verona aslında Romeo ve Juliet'in yaşadığı şehir olmasıyla ünlü. Fakat biz kendimiz Romeo ve Juliet'iz deyip (!) hiiiç onların muhitine uğrama gereği duymuyoruz. İlginciz evet :P
Bir pizzacıda pizzalarımızı yerken bizim tıfılcanın pizzanın yanında verilen galetaya bayıldığını anlayan garson masadaki galetalar yetmezmiş gibi içerden de galeta getirip bize veriyor daha sonra da yediririz diye. Sonra bu garson kızla sahbete koyuluyoruz. Bu esnada eşim de lavaboda, bunu fırsat bilip başlıyoruz iki kadın dedikoduya :)
Bu kızcağız aslen Macarmış. Macaristanda iş bulamadığı için gelmiş buraya. Pek sevmiyormuş ama para kazandığı için mutluymuş. Ben de hemen diyorum işte 'Macarlar da aslında Türk. Hun türkleri.' Sanki akraba çıkıcaz :) Ne alakaysa!!! Sonra kız anlatıyor ingilizcem kötü ama ben arapça öğreniyorum. Zor değil mi diyorum. Sevdiğim için zor gelmiyor diyor. Kız arkadaşı varmış arap ondan da öğreniyormuş. Benim de aslında öğrenmem lazım, kutsal kitabımız Kuran'ın dili arapça diyorum. Ama kız daha önce hiç duymamış. Belki arap arkadaşı müslüman bile olmayabilir. Ben de fırsattan istifade tebliğ yapayım dedim ama sanırım başarılı olamadım :)
Neyse, galetalarımızı da toplayıp oradan ayrılıyoruz. Daha sonra Venedik'e gitmek üzere aracımıza biniyoruz.
Gezilebilecek bir sürü kilise, meydan ve tarihi yapıların hiç birine uğrayamadan ayrılmak zorundayız. Ama 8 günde koskoca İtalya ancak böyle gezilebilir. Bir sonraki sefer olursa sevdiğimiz yerleri çok detaylı gezmek gerek ama şimdi yapılabilcek birşey yok.
Şirin, sempatik, tarihi ve sanırım romantik İtalyan şehri Verona; arrivederci..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder